Üye Ol  -  Şifremi Unuttum?
Facebook
 
 
> Bugün 12 Eylül 1980 darbesinin yıl dönümü...

> Kadir Gecesinin ve Ona Değer Kazandıran Kur’an’ın Kadrini Bilmek...

> Erdoğan’ın, Karşılığı Olmayan Sert Söylemleri Filistin’den Yana, ...

> Ömrümüzden Bir Yıl Daha Azaldı, Gelin Hâlimizi Sorgulayalım!...

> Küresel İfsadın Fıtratı ve Doğal Dengeyi Bozması ile İnsanlığın Y...

   
En Çok Okunanlar

Anasayfa  >   BASIN AÇIKLAMALARI  >  2008
 
Laik Akp Üzerinden İslam´la Hesaplaşmak İsteniyor
Tarih: 06/03/2008
   


İLKAV Başkanı Mehmet PAMAK; “AKP’ye yönelik kapatma davasının iddianame muhtevası gözden geçirildiğinde, aslında AKP üzerinden İslam’la hesaplaşmak istendiğinin, çok açık olarak ortaya konmuş olduğu görülüyor. İslam’la doğrudan hesaplaşmayı çıkarlarına aykırı bulanlar, halkı aldatma amaçlı iki yüzlülükleriyle, İslam’a ve İslami değerlere yönelik bu “savaş”larını AKP üzerinden sürdürmeye çalışıyorlar. Böylece halkın, şiddete dayalı sekülerleştirme projeleriyle yok ettikleri İslami kimlik ve değerlerine dönüş yapmasını engellemek, halkı, desteklediği partiyi kapatma tehdidiyle baskı altına alarak resmi ideoloji çizgisinde hizaya sokup sindirmek ve her şeye rağmen oligarşik saltanatlarını sürdürmek istiyorlar.”

AKP’nin Açtığı İLKAV’ı Kapatma Davası da
Başsavcının Açtığı AKP’yi kapatma Davası da Hukuka Aykırıdır


İLKAV Başkanı Mehmet PAMAK; “AKP’ye yönelik kapatma davasının iddianame muhtevası gözden geçirildiğinde, aslında AKP üzerinden İslam’la hesaplaşmak istendiğinin, çok açık olarak ortaya konmuş olduğu görülüyor. İslam’la doğrudan hesaplaşmayı çıkarlarına aykırı bulanlar, halkı aldatma amaçlı iki yüzlülükleriyle, İslam’a ve İslami değerlere yönelik bu “savaş”larını AKP üzerinden sürdürmeye çalışıyorlar. Böylece halkın, şiddete dayalı sekülerleştirme projeleriyle yok ettikleri İslami kimlik ve değerlerine dönüş yapmasını engellemek, halkı, desteklediği partiyi kapatma tehdidiyle baskı altına alarak resmi ideoloji çizgisinde hizaya sokup sindirmek ve her şeye rağmen oligarşik saltanatlarını sürdürmek istiyorlar.”

“Yargıda, son zamanlarda arka arkaya gelen keyfiliklerin, anayasa ve yasaların boğazına çöken ideolojik kararların altına imza atılması yargı sisteminin büyük oranda çürüdüğünün ve tuzun koktuğunun işaretlerini vermektedir. Ergenekon’un yargı içindeki uzantıları tasfiye edilmeden, yargı sistemi hak ve hukuk eksenli olarak yeniden yapılandırılmadan, Yargıç ve Savcıların büyük ekseriyeti insan hakları ve özgürlükler eksenli bir eğitim ve rehabilitasyon programından geçirilmeden, hukuku katleden ideolojik ve keyfi kararlar engellenemez.”


“AKP hakkında açılan bu kapatma davası, beş yılı aşkın iktidar döneminde yargı alanındaki bu büyük ve derin çürümenin önüne geçecek düzenlemeleri yapmaktan imtina etmesinin, hukuk ve insan hakları eksenli yeniden yapılandırma görevini ihmal etmesinin yol açtığı bir sonuçtur. Bu kadar açık yargıçlar hâkimiyetine, bu kadar cüretkâr anayasa ihlallerine, bu kadar çok siyasallaşmaya ve ideolojik kararlara rağmen, hükümet ve TBMM yargıdaki bu derin ve yaygın çürümenin, yozlaşmanın ıslahı için gerekli reformları gündemine almayarak, DTP’ de dahil ayırım yapmaksızın parti kapatmaları engelleyecek hukuki düzenlemeleri yapmayarak bu günkü sonuca da bizzat kendileri zemin hazırlamışlardır”



 

“AKP’nin M. Ali Şahin ve Vakıflar Genel Müdürü eliyle İLKAV hakkında açtığı kapatma davası ne kadar haksız, hukuksuz ve mevcut anayasaya ve yasalara aykırı ise, Yargıtay Başsavcısının AKP ye yönelik kapatma davası da o kadar haksız, hukuksuz ve mevcut mevzuata aykırı bir teşebbüstür. Ancak AKP ve İLKAV’ın kapatılması davaları arasındaki önemli fark, AKP’ye kapatma davası açanların, halkın insan hakları, adalet ve özgürlük taleplerini rejim için tehdit sayan ideolojik yargıçlar hakimiyetini temsil ediyor olmalarına rağmen, İLKAV’a kapatma davası açan AKP’lilerin ise, kapatma sebebi saydıkları İLKAV’ın “Resmi İdeoloji Kıskacında Eğitim Paneli”nde dile getirilen “herkes için adalet, özgürlük ve insan hakları talebi”ni bizzat kendileri de karşılayacaklarını vadederek halktan oy almış olmalarıdır. Görülüyor ki, oligarşiye yaranmak için yapılan haksızlıklar bile, haksızlık yapanları onların hışmından kurtarmaya yetmiyor. O halde siyasilerin yapması gereken, oligarşiye yaranma çabasıyla haksızlık yapmak ve Şemdinli davasında olduğu gibi çete yandaşlarına arka çıkmak değil, halkın iradesini arkasına alarak oligarşik despotlardan ve çetelerden hesap sormak, hak ve özgürlüklerin önünü açmaktır. Biz kime yapılırsa yapılsın adaletsizliğe ve haksızlığa karşı çıkmaktan yana olmayı, kim olursa olsun zulme uğrayanların yanında yer almayı esas alan adil İslami kimlik ve vahye dayalı evrensel ilkelerimizle AKP’ye yönelik bu hukuksuzluğu protesto ediyoruz.”


Mehmet PAMAK’ın Basın Açıklamasının Tam Metni
“Askeri vesayet altında yargı despotizmi oluşturanlar, devlet yetki ve gücünü kullanarak halk iradesini ipotek altında tutmak, halkın özgürleşmesini engellemek istiyorlar. Bu amaçla Yargı yetkisini, oligarşik çıkarlar istikametinde halkı hizaya sokmak üzere terbiye edici bir kırbaç gibi kullanma alışkanlıklarını sürdürüyorlar. AKP’ye yönelik kapatma davası işte böyle bir keyfiliğin, laikliği ve Kemalizmi dinleştirip herkese dayatan ideolojik bir taassubun, insan haklarını tehdit olarak algılayan, özgürlükleri ve hukuku yok sayan despot bir anlayışın ideolojik ürünüdür. İddianame muhtevası gözden geçirildiğinde, aslında AKP üzerinden İslam’la hesaplaşmak istendiğinin çok açık olarak ortaya konmuş olduğu görülüyor. Hukukun şart koştuğu pek çok hususa riayet etmeden hazırlanan bir ideolojik metin mahiyetindeki iddianame baştan sona, laiklik ve Kemalizm adına hak, özgürlük ve İslami kimlik ve değerler karşıtlığı ile fıtratı bozan ve insani erdemleri yok eden toplumu yozlaştıran unsurların savunuculuğu üzerine oturtulmuştur.

Halbuki AKP, İslamı temsil etmediğini açıkça ortaya koymuş ve İslam şeriatına aykırı pek çok ilke ve düşünceyi benimsediğini açıkça ve sürekli eylem ve söylemleriyle ifade etmiş laik bir partidir. Hatta kimi uygulama ve söylemleriyle, içinde yer aldığı emperyal projelerle İslamı ve Müslümanları sekülerleştirme, dönüştürme tehlikesini de temsil etmektedir. Bu husus son derece açık olduğu halde İslam’la doğrudan hesaplaşmayı çıkarlarına aykırı bulanlar, halkı aldatma amaçlı iki yüzlülükleriyle, İslam’a ve İslami değerlere yönelik bu “savaş”larını AKP üzerinden sürdürmeye çalışıyorlar. Böylece halkın, şiddete dayalı sekülerleştirme projeleriyle yok ettikleri İslami kimlik ve değerlerine dönüş yapmasını engellemek, halkı, desteklediği partiyi kapatma tehdidiyle baskı altına alarak resmi ideoloji çizgisinde hizaya sokup sindirmek ve her şeye rağmen saltanatlarını sürdürmek istiyorlar.

Halkı, görevi oligarşik efendilere hizmet etmek, askere gitmek, vergi vermek olan, köle, cahil, göbeğini kaşıyan güruh olarak gören oligarşi, son kapatma davası ile her zaman darbelerin gördüğü işlevi, bu sefer yargıya gördürerek, halkın seçtiği iktidarı ve bu vesileyle onu destekleyen halkı korkutup baskı altına almaya, özgürlük ve adalet taleplerinden vazgeçmeye, yani ideolojik hizaya sokmaya çalışmaktadır. Tam da ABD Başkan Yardımcısı ve “derin devlet” başkanı Cheney in Türkiye’den önemli isteklerde bulunmak üzere geldiği tarihin hemen öncesinde bu dava ABD’nin istediklerini almasını kolaylaştıracak bir katkı sunmayacak mı? Yine emperyal bağlantıları olan Türkiye derin çetesi Ergenekon’un nefes almasını sağlamayacak mı? İşte bu sebeple söz konusu ilişkilerin araştırılması, emperyal ve yerel çetelerin devlet kurumları içerisindeki uzantılarının araştırılıp ortaya çıkarılması büyük önem arz etmektedir.

Halkın büyük desteğiyle TBMM de bu kadar büyük çoğunluğa sahip bulunan AKP’yi bir Başsavcı bu kadar garip ve hukuk dışı ideolojik gerekçelerle kapatma davası açıyorsa, bir başka Başsavcı darbe savunuculuğu yaparak dolaylı tehditler yöneltiyorsa, yani savcılar bile hükümeti teşkil eden siyasi kadrolara bu kadar cüretkar ve hatta hukuka, anayasaya da aykırı bir biçimde tavır koyabiliyorsa ve hiç kimse hesap soramıyorsa bu durum ancak siyaset üstü oligarşik bir yapılanma ve yargı despotizminin tahakkümü ile açıklanabilir. Ayrıca bu durum, sürekli vurgulanan yargının bağımsız ve tarafsız olmadığı vakıasının siyasi iktidarların baskısından değil, askeri vesayet rejimi ve resmi ideoloji taassubundan kaynaklandığının da açık bir delilidir. Bu durum, Türkiye’de halkın büyük bir destekle seçtiği siyasi iktidarların bile yargı despotizminin ve ideolojik bağnazlığın elinden yakasını kurtaramadığını ortaya koymaktadır.

Yargıda son zamanlarda arka arkaya gelen keyfiliklerin, anayasa ve yasaların boğazına çöken ideolojik kararların altına imza atılması yargı sisteminin büyük oranda çürüdüğünün ve tuzun koktuğunun işaretlerini vermektedir. Anayasa Mahkemesinin anayasa ve yasalara rağmen yasak koyması ve TBMM’yi kilitleyen 367 kararı alması, Danıştay’ın başörtüsüne sokakta bile yasaklayan kararı, son anayasa değişikliğini askıya alma çabaları, Danıştay Başsavcısının darbe yanlısı açıklamaları, Yargıtay’ın Şemdinli kararı, HSYK’nun çetelerle uğraşan savcıları meslekten atması, Yargıtay Başsavcısının AKP’yi kapatma kararı vb bir çok işaret söz konusudur. Bütün bunlar aslında yargı ve asker bürokrasisi içindeki Ergenekon misali ideolojik çete uzantılarının daha fazla geç kalınmadan ortaya çıkarılması gerektiğinin zaruretini ortaya koymaktadır.

Yapılması gereken, yargı sistemini hukuk ve insan hakları eksenli köklü bir yeniden yapılanmaya götürmek, Yargıç ve Savcıları da, büyük ekseriyetini kuşatan askeri ve ideolojik bağımlılık ve tarafgirlikten kurtarmak için, insan hakları ve özgürlük eksenli bir eğitim ve rehabilitasyon programından geçirmektir. Buna rağmen insan haklarını, özgürlükleri ve hukuku içselleştiremeyen, resmi ideoloji ve askeri bürokrasiden bağımsız ve tarafsız olmayı başaramayan, sonuçta AİHM kararlarıyla Türkiye’nin mahkûm edilmesine ve milyonlarca dolar tazminat ödemesine sebep olan ideolojik savcı ve yargıçları ise tasfiye etmektir.

Bugün nihayet AKP’yi de ısıran bu ideolojik taassup, yıllardır bir çok sivil toplum kuruluşunu ve binlerce düşünce adamını ısırıyordu, ama siyasi iktidar bu konuda üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmiyor, sadece seyrediyordu. Aslında AKP hakkında açılan bu kapatma davası, beş yılı aşkın iktidar döneminde yargı alanındaki bu büyük ve derin çürümenin önüne geçecek düzenlemeleri yapmaktan imtina etmesinin, hukuk ve insan hakları eksenli yeniden yapılandırma görevini ihmal etmesinin yol açtığı bir sonuçtur. Bu kadar açık yargıçlar hâkimiyetine, bu kadar cüretkâr anayasa ihlallerine, bu kadar çok siyasallaşmaya ve ideolojik kararlara rağmen, hükümet ve TBMM yargıdaki bu derin ve yaygın çürümenin, yozlaşmanın ıslahı için gerekli reformları gündemine almayarak, DTP’ de dahil ayırım yapmaksızın parti kapatmaları engelleyecek hukuki düzenlemeleri yapmayarak bu günkü sonuca da bizzat kendileri zemin hazırlamışlardır.

AKP’nin M. Ali Şahin ve Vakıflar Genel Müdürü eliyle İLKAV hakkında açtığı kapatma davası ne kadar haksız, hukuksuz ve mevcut anayasaya ve yasalara aykırı ise, Yargıtay Başsavcısının AKP ye yönelik kapatma davası da o kadar haksız, hukuksuz ve mevcut mevzuata aykırı bir teşebbüstür. Ancak AKP ve İLKAV’ın kapatılması davaları arasındaki önemli fark, AKP’ye kapatma davası açanların, halkın insan hakları, adalet ve özgürlük taleplerini rejim için tehdit sayan ideolojik yargıçlar hakimiyetini temsil ediyor olmalarına rağmen, İLKAV’a kapatma davası açan AKP’lilerin ise, kapatma sebebi saydıkları İLKAV’ın “Resmi İdeoloji Kıskacında Eğitim Paneli”nde dile getirilen “herkes için adalet, özgürlük ve insan hakları talebi”ni bizzat kendileri de karşılayacaklarını vadederek halktan oy almış olmalarıdır. AKP’nin, resmi ideoloji kuşatmasına ve militarist eğitime karşı özgür eğitim talep ettiği paneli sebebiyle açtığı İLKAV’a yönelik haksız, hukuksuz kapatma davası sürüyor. Görülüyor ki, oligarşiye yaranmak için yapılan haksızlıklar bile, haksızlık yapanları onların hışmından kurtarmaya yetmiyor. O halde siyasilerin yapması gereken, oligarşiye yaranma çabasıyla haksızlık yapmak ve Şemdinli davasında olduğu gibi çete yandaşlarına arka çıkmak değil, halkın iradesini arkasına alarak egemen despotlardan ve çetelerden hesap sormak, hak ve özgürlüklerin önünü açmaktır. Biz kime yapılırsa yapılsın adaletsizliğe ve haksızlığa karşı çıkmaktan yana olmayı, kim olursa olsun zulme uğrayanların yanında yer almayı esas alan adil İslami kimlik ve vahye dayalı evrensel ilkelerimizle AKP’ye yönelik bu hukuksuzluğu protesto ediyoruz.”

Bu içerik 2170 defa görüntülendi.
 
 
Yorumlar
Yorum Ekleyin
Adınız Soyadınız
e-Posta Adresiniz
Başlık
Yorum
Kalan karakter sayısı : 6000
Güvenlik Kodu
 
 
Copyright © 2013 İLKAV - İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı
Strazburg Caddesi No:18/4 SIHHIYE/ANKARA
Telefon :  +90 (312) 229 79 76 e-posta:  iletisim@ilkav.org
İLKAV Teknik Komisyon