Üye Ol  -  Şifremi Unuttum?
Facebook
 
 
> Bugün 12 Eylül 1980 darbesinin yıl dönümü...

> Kadir Gecesinin ve Ona Değer Kazandıran Kur’an’ın Kadrini Bilmek...

> Erdoğan’ın, Karşılığı Olmayan Sert Söylemleri Filistin’den Yana, ...

> Ömrümüzden Bir Yıl Daha Azaldı, Gelin Hâlimizi Sorgulayalım!...

> Küresel İfsadın Fıtratı ve Doğal Dengeyi Bozması ile İnsanlığın Y...

   
En Çok Okunanlar

Anasayfa  >   ALTERNATİF EĞİTİM KONFERANSLARI  >  2010
 
Mümin Şahsiyetin İnşasında Adalet Eminlik Emanet ve Ahde Vefa
Tarih: 02/05/2010
   


İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı´nda bu hafta " Mü´min Şahsiyetin İnşasında Adalet, Eminlik, Emanet ve Ahde Vefa " konferansı düzenlendi. İnşa sürecinden söz edilebilmesi için öncelikle sağlam bir zeminin oluşması gerektiğini belirterek sunumuna başlayan Bülent Uğur KOCA İnsan şahsiyetinin temelini oluşturan fıtri ilkeler üzerinde durdu.

İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı'nda bu hafta " Mü'min Şahsiyetin İnşasında Adalet, Eminlik ,Emanet ve Ahde Vefa " konferansı düzenlendi. İnşa sürecinden söz edilebilmesi için öncelikle sağlam bir zeminin oluşması gerektiğini belirterek sunumuna başlayan Bülent Uğur KOCA İnsan şahsiyetinin temelini oluşturan fıtri ilkeler üzerinde durdu.

Şahsiyetsizleşmenin, davaların değil menfaatlerin öncelendiği nifak hastalığını ortaya çıkardığını ve toplumların bu yüzden kimliksizleştiğini belirten Koca; "Sömürü mekanizmaları sömürmek istedikleri insanın veya toplumun elinden önce şahsiyetini alırlar. Bir insanın şahsiyeti elinden alındı mı, artık onun güdümlü bir hayvandan farkı kalmamıştır." dedi.
 
 
Mü'min kişinin inşa sürecinin kainattaki ayetleri görüp acziyetini hissederek kevni ayetlerin akledilmesi veya islami davete icabet edilmesinin ardından başladığını belirten Koca, bu inşa sürecindeki ilk adımının hak ve batıl mücadelesinde safını belirlemekle hayat bulacağını belirtti. Dünya imtihanının yegane gayesi olan kulluk bilincinin birinci aşamasının, üzerimize yüklenilen davayı omuzlamak ve haktan yana safımızı açıkça ortaya koymak olduğuna vurgu yapılan konuşmada, dostun ve düşmanın açıkça belli olmadığı hakk ve batıl (tevhid) mücadelesinin netleşmediği ortamlarda adalet vasatını yakalamanın mümkün olmadığı kaydedildi. Herşeyin ve herkesin hakkını verme manasına gelen adaletin kimin nerede ne kadar hakkı olduğu neyin ne kadar hak olduğu açıkça ortaya serilmeden asla ortaya çıkamayacağı vurgulandı. "Yarattıklarımızdan hakka sarılarak doğru yolu gösteren ve hak ile adaleti gerçekleştiren bir topluluk vardır."Araf 181. ayeti hatırlatılarak Adaleti gerçekleştirmenin tek yolunun hakkı idrak etmek hakkı yaşamak hakka sarılmak ve bu hayata hakim kılınan hak ile dosdoğru yürümek olduğu ifade edildi.
 
 
Adaletin müminler için emredildiğinin altı çizilen konuşmada şöyle denildi: "Allah kitabında müminlerin adaletle hükmetmeleri ve adil şahitler olmaları gerektiğini belirtmiştir. Kur'an hiçbir ayetinde müşriklere adil olun tavsiyesinde bulunmadığı gibi resullerin veya müminlerin diliyle de böyle bir talepte bulunmamıştır. Kuran'da zalimlerin yaptıkları zulumlerin ifşa edilmesi ve son bulması için çağrılar yapılmış ( diri diri kız çocukların toprağa gömülmemesi gibi) fakat onlardan adalet talebi olmamış bilakis davet yalnızca teslimiyete ve tevhide yönelik yapılmıştır. Çünkü Allah'a şirk koşanların adil olma kabiliyetleri yoktur. Çünkü onlar en büyük zulmü işlemektedirler. Onlar nadiren ve kısmen adaletli tavırlar ortaya koysalar dahi, adalet onlarda asla bir vasıf olarak bulunamaz. Bundan dolayı onların adil olması müstahildir. Son zamanların gözde tabirlerinden olan adalet vasatında buluşmak, adalet devleti, adaletin inşası gibi sözlerden kasdedilen İslam'ın hükmüne teslim olmak, islam devleti veya tevhidi inşa süreci ise bu sözlerse eğer bu sözlerde herhangi bir mahsur yoktur. Fakat bu sözlerden kasıt başka bir şeyse eğer söylemlerin islamiliğinden söz edilemez. Hele adalet devletini islam devleti ve küfür devletinin bir sentezi olarak algılayan zihniyetin islamdışı ve batıl bir zihniyet olduğuna şüphe yoktur.
 
İnsan aklının adaletin temel yasalarını külli olarak kavrayabileceği fakat pratik hayatı ilgilendiren cüzi adalet yasalarındaki esasları idrak etmeleri için mutlaka vahyin yönlendirmesine ihtiyaç duyduğunu belirten KOCA şöyle devam etti: " İnsana düşen adaletli tavır aciz olduğunu anlayarak ve kul olduğunu unutmayarak vahyin sesine kulak vermektir. Allah cüzziyatta adaletle hükmedebilmemiz için bize resulleri vasıtasıyla şeriatler indirmiştir. Kısasta hayat olduğunu, neslin korunması için evlilik müessesesinin ayakta tutulmasının mutlak şart olduğunu, sosyal ihtiyacların yeterince giderildiği bir islam toplumunda hırsızlık yapanın elini kesmenin adalet olduğunu ancak bizim için vaz edilmiş şeriata müracat ederek, vahyin şahitliğinde idrak edebiliriz. Şeriatı zaman ve mekana sınırlamak ve Kur'an ahkamını tarihsellikle sınırlamak akıllara zulmetme hastalığını beraberinde getirir.
 
Konuşmasında eminlik ve Ahde vefa üzerinde de duran KOCA adalet eminlik ve ahde vefa Allah'ın emirleridir. Tıpkı namaz gibi oruç gibi bu emirlere riayet etmek için titizlik göstermeliyiz dedi. Mümin kelimesinin hem Allah'ın hemde iman eden kullarının vasfı olduğu belirtilen konuşmada islam itikadının tamamıyla güven üzerine tesis edildiğini, bundan dolayı din emanetinde de esas olanın güven olduğunu ve bu noktada dinimizi kimden öğrendiğimize dikkat etmemiz gerektiğini söyledi. Emanet ve Ahde vefa konusunda ahit yapılan kişi veya kişilerin değil Ahdin önemli olduğuna dikkat çeken Koca, Ahit Allah'a verilmiştir onun için ahdi yerine getirmemek büyük günahtır dedi. Konferansta ele alınan konularla ilgili Kur'an ayetlerinden ve Allah resulunun hadislerinden bulca örnekler verildi.
 

Bu içerik 2902 defa görüntülendi.
 
 
Yorumlar
Yorum Ekleyin
Adınız Soyadınız
e-Posta Adresiniz
Başlık
Yorum
Kalan karakter sayısı : 6000
Güvenlik Kodu
 
 
Copyright © 2013 İLKAV - İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı
Strazburg Caddesi No:18/4 SIHHIYE/ANKARA
Telefon :  +90 (312) 229 79 76 e-posta:  iletisim@ilkav.org
İLKAV Teknik Komisyon