Üye Ol  -  Şifremi Unuttum?
Facebook
 
 
> Bugün 12 Eylül 1980 darbesinin yıl dönümü...

> Kadir Gecesinin ve Ona Değer Kazandıran Kur’an’ın Kadrini Bilmek...

> Erdoğan’ın, Karşılığı Olmayan Sert Söylemleri Filistin’den Yana, ...

> Ömrümüzden Bir Yıl Daha Azaldı, Gelin Hâlimizi Sorgulayalım!...

> Küresel İfsadın Fıtratı ve Doğal Dengeyi Bozması ile İnsanlığın Y...

   
En Çok Okunanlar

Anasayfa  >   ALTERNATİF EĞİTİM KONFERANSLARI  >  2010
 
islami Mücadeledeki Durumumuz ve ihtiyaçlarımız
Tarih: 12/10/2010
   


İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı Alternatif eğitim konferansları devam ediyor. İLKAV konferans salonunda gerçekleştirilen konferansların bu haftaki konuğu Abdulhakim Beyazyüz

İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı Alternatif eğitim konferansları devam ediyor. İLKAV konferans salonunda gerçekleştirilen konferansların bu haftaki konuğu Abdulhakim Beyazyüz “İslami Mücadeledeki Durumumuz ve İhtiyaçlarımız ” konulu sunumunu gerçekleştirdi. Abdulhakim Beyazyüz konuşmasına insanlığın kendi kendine zulmetmesi ve yeryüzünü ifsada boğması konusunu ele alarak başladı. Kendisine rehberlik görevi verilmiş olan insanın yeryüzünü ifsada kalkışmasının neden olduğu olumsuz gelişmeler üzerinde durdu. Beyazyüz şöyle dedi: “1965’ lardan sonra ciddi bir İslami kesim oluşmuş ve bunlar dünyaya söyleyeceklerimiz var demişlerdir. Fakat bu yapı bir denenmişlik yaşamadığı için niyetleri iyi olmasına karşı birçok zaaflar içeriyordu. Bu zaaflarla yaşanan süreç içerisinde bir kısım müslüman laik Kemalist sistem içerisinde hareket etti. Bu süreçte bir kısmı bireyselliğe, bir kısmı ise mistisizme yöneldi. Bunun yanında bir kısımda elhamdülillah kendini korumayı ve tevhidi hakikatler doğrultusunda yürümeyi bildi.” dedi.

Beyazyüz, günümüz itibariyle İslami hareket olarak durumumuzu ve varmamız gereken hedefleri belli başlıklar altında ele alarak konuşmasına devam etti. İlk olarak İslami hareketin bilgi yani eğitim boyutuna değinen Beyazyüz şöyle dedi:

“İslami kesimin eğitim boyutunu göz önünde bulundurduğumuzda bunu iki başlık altında değerlendirebiliriz Bunların birincisi, İslami ilimler alanındadır. Bizlerin geleneksel anlayışın olumsuz boyutlarını aşma, Kuran’’a yönelme, Kuran ve siyer birlikteliğini gündemleştirme önemli kazanımlarımızdır. İstenilen anlamda kaynaklarımıza ulaşma ve onlardan faydalanma ve ardından fıkh ederek onlardan halka bir şeyler sunmada ise büyük eksiklimiz vardır. Kuran’ın dilini bilmeden değerlerimizin ürettiği bilgi birikiminden faydalanmak elbette ki mümkün değildir.”

 
“İslami hareket dil sorununun halletmelidir. Bu İslami hareketin en azından liderliğini yapanların sorumluluğudur. Sadece Arapçayı anlamak ve kaynaklara ulaşmak sorunu çözmez bunun yanında sağlam bir metoda da ulaşmamız gerekmektedir. Mesela bizim usulümüz nedir? dediğimizde sağlıklı bir usul ortaya çıkıyor mu? Âlimlerin oluşturduğu olumlu birikimlerden faydalanmak acısından usulümüz nedir? Bu deklare edilmediği için doğru bir sonuç ortaya çıkmıyor. Bu açıdan bizlerin en temelde Kuran’ı merkeze alan ve bununla beraber Allah resulünün hayatını da merkeze alarak değerlendirebilen ve geçmiş âlimlerin olumlu değerlendirmelerinden ve ittifak ettiği konulardan bir usul çıkarmaya yönelik bir üslup belirlenmelidir. Hali hazırda sorunlarımızı hayat içinde hangi usul içerisinde çözeceğini bilemiyoruz. Halkın içtihat anlamında bir düzeyde olamaması doğaldır. Fakat İslami hareketin öncülerinin bu alanlarda ihtisaslaşan insanları yoksa sorun çok daha büyük demektir. Bu alanlarda en azından liderliğin çevresindeki bir kısmın bu alanda ihtisas sahibi olması gerekmektedir.”

Konuşmada ikinci olarak dünya ve toplum bilgisi üzerinde duruldu ve şöyle denildi: Küresel istikbarın etkisini bugün küçük bir köy dahi hissetmektedir. Böylesine bir ortamda İslami liderliğin kapitalizmi modernizmi ve küresel istikbar sistemini bilememesi düşünülemez. Bu konuda değerlendirmelerden uzak liderliğin “at yarışları” hakkındaki bir soruya at yarışı sünnettir cevabını vermesi durumun vahametini ortaya koymak açısından kayda değer bir örnektir. Hicaz bölgesindeki bazı âlimlerin durumu ve siyasal olaylara yaklaşımı da bu konuda örnek gösterilebilir.
 
Şahidlik alanlarından biriside ibadi sorumluluklarıdır.”diyerek ibadi sorumluluklar konusunda bir başlık açan Beyazyüz; “İslamı anlama sürecinde dini belli ibadi ritueller olarak görmemiz bizleri bir nevi bu konulara karşı anti pati duymaya yöneltmiş ve bizlerde belli zaaflar oluşturmuştur. Cami terk etmeler ve benzeri durumlar bizlerin çocuklarını ortada bırakmış ve bu boşluğu da ister istemez seküler alanlar doldurmuştur. Bundan dolayı ibadi boyutta da eğitimimize önem vermeli ve ibadi boyutun önde olduğu kamplar tarzında çalışmalar yapmalıyız. Şüphesiz ki bu üzerinde uzunca düşünülmesi gereken bir konudur.” dedi.

Beyazyüz konuşmasına şöyle devam etti.”Başka bir boyutta ahlaki boyuttur. Elbette ki iş boyutunda İslam’ın öngördüğü bir ahlak vardır. Aynı zamanda fertlerin birbiri ile ilişkileri anlamında da bir ahlak vardır.Bu noktada sınırlı oranda toplumdaki diğer kesimlerden farklı olmamıza karşılık bu alanda net bir düşünsel perspektife ne de bir pratiğe ulaşamadığımızı görmekteyiz.”
 
Siyasal şahitlik boyutu da mücadelede ele alınması gereken önemli konulardan biridir. Aslında bu alan en az eksik olduğumuz alan olmalıydı. Fakat görüyoruz ki İslami hareketin tavırlarını genelde tepkisellik belirlemiştir. İslam’ın siyasal boyutunun gündeme getirilmemesi en önemli eksikliktir. İslam’ın anlaşılması bağlamında yeterince kendini topluma taşıyamama vardır. İçinde olduğumuz dönem itibariyle siyasal şahitlik boyutunda geçmişle kıyaslandığında daha iyi bir yerdeyiz. Ama gerek potansiyelimize uygun bir oranda siyasal şahitliğimizi yükseltemememiz ve gerekse şahitliklerimizin İslami hareketin kar hanesine yeterince yazamamış olmamız bir eksiklik olarak önümüzde duruyor. Bunların nedenlerini ve aşmamız gereken eksiklikleri şöyle sıralayabiliriz.
 
a-)Müslümanların içinde siyasal alanın önemini kavrayamayan ciddi bir kesimin varlığı ciddi bir sıkıntı olarak önümüzde duruyor. (Bu durum gücümüze paralel bir varlık ortaya koymamızı engelliyor.)

b-)İslami bir kimlik ve İslami bir dille kendimizi ifade etmekteki bilinç ve özgüven eksikliğimiz.(Bu durum gerçekleştirdiğimiz şahitliklerin liberal/demokrat ve diğer seküler kesimlerin hanelerine yazılmasına neden oluyor.)

 
c-)Şahitliklerimizin toplum tarafından görülmesini, duyulmasını sağlayacak yeterince kitle iletişim araçlarına sahip olamayışımız.
 
d-)Siyasal olayları sağlıklı bir şekilde tahlil edecek bilgi ve bilince sahip yeterince bir kadronun olmayışı
e)Siyasal şahitliğin İslami bir kimlik ve dille, cahili sistemden ayrı ve kendi kurumsal yapısını oluşturucu ve tanıtıcı bir tarzda yapılanmasının eksikliği.
 
f-)İçinde yaşanılan toplumun sağlıklı bir tahlilinin yeterince yapılmaması nedeniyle sistem içi araçlardan ve imkânlardan yeterince yaralanamama. Diğer yandan yararlanılan sistem içi araçlarla, kurulan iletişimlerin dönüştürücü etkilerinin yeterince tolere edilememesi
 
g-) Yaşadığımız toplumun daha geniş kesimini ilgilendiren sorunlara dönük İslami ilkelere uygun bir tarzda ve gürlükte sorunları gündeme getirmekteki eksikliklerimiz. (Bu durum İslami hareketin mazlumların, mağdurların umudu olmasını olumsuz yönde etkiliyor. Başta İslami taleplerimizle beraber, Kürt, emek, paylaşım, ahlak, çevre, eğitim vb. meselelerin tümü makul oranda gündemimizde olmalıdır.)”
 
Konuşmada sosyal şahitlik konusu da maddeler halinde ele alındı ve şunlar söylendi:
 
İslami camianın kendi içinde sosyal şahitlik; öncelikle İslami hareketin faal fertleri, destekleyicileri, takipçileri ve sevenleri İslam’ın önerdiği/emrettiği toplum yapısı örneğini gerçekleştirmelidirler. Bu çerçevede;
 
a-)Takvanın en üstün değer olduğu İslami camianın ilişkilerinde net bir şekilde görülmeli ortaya konulmalıdır.
 
b-)İslami camianın içindeki fertler, camialarını fırtınalı denizlerin güvenli sığınağı, limanları olarak görmelidirler. Bu camiada malını, makamını vs. kaybedenler şereflerinin korunacağını ve perişan olmalarının engelleneceğini geçmişteki örneklerden görmelidirler. Evlerinden atılanlar, uygun bir yer bulununcaya kadar Müslümanların evlerinin kendisinin misafir haneleri olarak beklediğinden emin olmalıdır. Evlenmek isteyenler destekleneceklerini, iş bulamayanlar camianın iş bulunması için seferber olacağını, camianın iş kolaylığı sağlayan kurslarından yararlanabileceğini bilmelidir. Bu ortamı bir veya birkaç ferdin sağlayamayacağı açıktır. Bu ortam ve havayı topyekûn camianın gücü ve kurumları gerçekleştirecektir. Bu nedenle;
 
1-)Kendi içinde iş bulma kurumu gibi çalışan ve camianın imkânlarını öncelikle camiaya mensub olanlara kullandırtan bir iş ve işçi bulma merkezi ve evlendirme rehberlik merkezleri oluşturulmalıdır.
 
2-)Evlenmek isteyenlere, iş kurmak isteyenlere, borçların ağırlında ezilenlere vb. geri dönüşümü olacak, değerini koruyacak ama vade farkı eklemeden imkânlar sunacak sosyal dayanışma sandıkları oluşturulmalıdır.
 
3-)Ev edinmek isteyenlerin, camianın güvenli dostlarıyla dayanışma yöntemleriyle ev edinmelerine yardımcı planmalıdır.
 
4-)Hacca gitmeleri teşvik ve kolaylaştırmalar için ihvan misali sandıklar, dayanışma yöntemleri oluşturulmalıdır.
 
5-) Camianın çocuklarına eğitim desteği veren etüt merkezleri ve öğrencilere burs desteği veren vakıflarla mensuplarının eğitimde daha kaliteli bir noktayı yakalamasına imkân vermelidir.
 
b)Tebliğe muhatap alınan kesimde; Davet ve eğitimi merkeze projenin bir parçası olarak, toplumdaki ihtiyaçları merkeze alan bazı açılımların gerçekleştirilmesi. Kur’an kursları, mescitler, öğrenci etüt merkezleri, spor kulüpleri, sanat atölyeleri, meslek edinme kursları vb. gibi.
 
İslami hareketin davet boyutu, liderlik, şura ve Vahdet konularının ele alındığı son bölümde ise şunlara yer verildi:
 
“ İslami hareketin önemli zaaflarından bir de teşkilatlanma konusunda çok başarılı olamamasıdır. Oysaki Şura sistemi olmadan hareket başarıya ulaşmaz. Şura da bulunan kişiler vasıflı olmalıdır. Bu gücü yansıtacak bir lidere de ihtiyaç vardır. Şuranın ağırlığı liderin üzerinde hissedilmelidir. Bu lider camiayı temsil ettiğinin bilincinde olmalıdır. İslamcılar olarak ne yazık ki bizler belli sebeplerden dolayı itaate pek gelmiyoruz. Bu da beraber hareket etme imkânını etkiliyor. Beraber hareket edemedikten sonra camiadan sözede bilmemizin bir anlamı olmayacağı açıktır. İslami hareket kadro hareketi olması gerektiğinde altını çizmemiz gereklidir.”
 
Sunumun ardından katılımcılardan gelen soruların cevaplanmasıyla konferans sona erdi.
 

Bu içerik 2613 defa görüntülendi.
 
 
Yorumlar
Yorum Ekleyin
Adınız Soyadınız
e-Posta Adresiniz
Başlık
Yorum
Kalan karakter sayısı : 6000
Güvenlik Kodu
 
 
Copyright © 2013 İLKAV - İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı
Strazburg Caddesi No:18/4 SIHHIYE/ANKARA
Telefon :  +90 (312) 229 79 76 e-posta:  iletisim@ilkav.org
İLKAV Teknik Komisyon