Üye Ol  -  Şifremi Unuttum?
Facebook
 
 
> Bugün 12 Eylül 1980 darbesinin yıl dönümü...

> Kadir Gecesinin ve Ona Değer Kazandıran Kur’an’ın Kadrini Bilmek...

> Erdoğan’ın, Karşılığı Olmayan Sert Söylemleri Filistin’den Yana, ...

> Ömrümüzden Bir Yıl Daha Azaldı, Gelin Hâlimizi Sorgulayalım!...

> Küresel İfsadın Fıtratı ve Doğal Dengeyi Bozması ile İnsanlığın Y...

   
En Çok Okunanlar

Anasayfa  >   CUMA HUTBELERİ  >  2022
 
Hutbe: Allah’tan başka bir velî mi arayayım?
Tarih: 02/12/2022
   


“De ki: ‘O, gökleri ve yeri yaratırken ve O, (hep) besleyen (hiç) beslenmezken, ben Allah´tan başkasını mı velî edineceğim?’ “ (En’am: 14)

Hutbe: Allah’tan başka bir velî mi arayayım?
“De ki: ‘O, gökleri ve yeri yaratırken ve O, (hep) besleyen (hiç) beslenmezken, ben Allah'tan başkasını mı velî edineceğim?’ “ (En’am: 14)
Kardeşlerim, bugün Hicrî Cemâziye’l-Evvel ayının 8’i 1444/Cuma
Allah Teâlâ, peygamberine emrediyor ve diyor ki: Peygamberim, de ki, ben Allah’tan başka bir velî mi bulayım kendime? Yani ben Allah’tan başka birilerini velî kabul edip de ona kulluk mu edeyim? Yani velim olarak, karar merciim olarak, hayatıma yetkili sahibim olarak Allah dururken, velâyetimi O’na teslim etmeyeyim de kendime O’ndan başka bir velî mi bulacağım ben?
Hukuk düzenim nasıl olsun diye, ekonomik anlayışım nasıl olsun diye, siyasal yapılanmam nasıl olsun diye, ticaretim, işim, aşım nasıl olsun diye, kılık-kıyafetim, yemem-içmem nasıl olsun diye, çocuklarımın eğitimi nasıl olsun diye sormaya Allah’a değil de Allah’tan başkasına mı gideyim? Ya da hayatımda Allah’la beraber başkalarına da karışma alanı bırakıp, hayatıma Allah’tan başkalarına da karar verme hakkını vererek müşrik mi olayım?
O Allah ki göklerin ve yerin yaratıcısıdır. Göklerde ve yerde ne varsa hepsinin var edicisi, göklerin ve yerlerin tek Rabbi, mutlak hâkimi ve mutlak otoritesidir. O, doyurandır, rızık verendir, ama kendisi rızıklandırılmaya ihtiyacı olmayandır. Evet, işte velî budur.
Kimileri farklı anlamlar yüklemişlerse de velî, velâyet hakkına sahip olan varlık demektir. Bir varlık adına ona danışmadan tek taraflı karar verme makamında olan varlığa velî denir. Meselâ ben, velâyetim altındaki çocuğumun velisiyim. Onun adına, ona danışmadan karar verme makamındayım. Velisi olduğum evlâdıma istediğim şeyleri emreder, istediğim şeyleri yasaklarım. İstediğim kişilerle arkadaşlık kurmasını sağlar, istediğim kişilerle ilişkisini de yasaklarım.
Allah da bizim rabbimizdir, velimizdir. Yani bize sormadan bizim adımıza tek taraflı karar alma makamındadır. İstediğini emreder, istediklerini de yasaklar. Meselâ namazı emrederken bize danıştı mı Allah? Zinayı yasaklarken: Ey kullarım! Ben bunu yasak kılacağım! Ne dersiniz, fikriniz nedir bu konuda diye bize sordu mu Allah? Hayır… Allah bizim yaratanımız olması hasebiyle velimizdir ve bizim adımıza aldığı kararlar konusunda bizlere asla danışmaz. İşte velinin anlamı budur.
Vali ve vilâyet kelimeleri de velî kelimesiyle aynı kökten gelmektedir. Vali, yani vilâyette, velâyeti altında bulunan insanlar hakkında onlara danışmadan karar verme makamında olan kişi demektir. Vâlînin anlamı budur ve: "Kâfirlerin Müslümanlar üzerine velâyet hakkı yoktur." tarzındaki âyetler de bunu anlatır. Yani vilâyette vâlî olarak, Müslümanlara sormadan onlar adına karar verme makamına kâfirler oturtulmamalıdır. Kâfirler mü’minler adına yasa yapacak, onlar adına karar verecek yönetici makamlara getirilmemelidir. Bu yüzden de Rabbimiz; "Mü'minler müminleri bırakıp da kâfirleri velî edinmesinler..." (Âl-i İmrân: 28) buyurmuştur.
Yani mü'minler müminleri bırakıp da kâfirleri velâyet makamına, kendileri adına karar verme makamına oturtmasınlar.
Evet, velî ve vâlî budur. Çünkü vâlî karar verecek ve Müslümanlar da kendi adlarına bu valinin verdiği kararı uygulayacaktır. Öyleyse müminlere velî olacak, vâlî olacak, idareci olacak insanların mutlaka müminlerden olması emrediliyor.
Bu manaları unutturmak için mi veya mü'minlerin başına kâfirlerin de idareci olmasını sağlamak ve böylece müminleri köleleştirmek için mi bilinmez, insanlar bu velî kelimesini çok çarpıtmışlar. Velî deyince bugün insanlar hiç de bunları düşünmüyorlar.
Veli, gökte alan, yerde yiyen, gaybı bilen, eteğine yapışılan, cennet olurlayan, cehennem sınırlayan birileri olarak anlaşılıyor şimdi. Hep böyle anlattılar çünkü. Bu anlamı şeytana nasıl yükleyecekler? Yani eğer velî deyince bunlar anlaşılacaksa o zaman Allah bir âyet-i kerîmesinde şeytanın velî olduğunu haber verir:
"Onlar Allah’ı bırakıp da şeytanı kendilerine velî edindiler." (A’râf 30) buyurulmakta ve şeytanın velî olduğu anlatılmaktadır.
Allah’ın anlattığı son derece açıktır ki şeytan kâfirlerin velîsidir. Yani şeytan onların hayatında onlara danışmadan karar alma makamındadır. Ya da onlar şeytanı kendi hayatlarında kendileri adına karar verme makamına oturtmuşlar. Şeytan karar vermiş onlar uygulamışlar.
Yine Kur’an’da, tâğutların kâfirlerin velîsi olduğu anlatılıyor. Velîyi Kur’an’ın ifade ettiği biçimde velâyet anlamına anladığımız zaman bu tâğutların kâfirler adına karar verme makamında velîler olduklarını anlamakta zorluk çekmeyeceğiz demektir. Yâni kâfirler tâğutları kendilerine velî edinmişlerdir.
Bu tâğutlar, velâyetleri altında olan kâfirler adına karar alırlar ve bu kâfirler de kendileri adına karar alan bu tâğutların kararlarını uygularlar, onların yasalarına teslim olurlar. Demek ki Allah peygamberine ve peygamber yolunun yolcusu olan bizlere şöyle dememizi emretmektedir: “De ki, ben Allah’tan başka birilerini kendime velî mi edineceğim? Ki o Allah doyurandır, kendisi de doyurulmaya muhtaç olmayandır.”
Bakıyoruz; dünyada insanların velî kabul edip, aldıkları kararlara boyun büktükleri, kanunlarını uygulamaya çalıştıkları, arzularını yerine getirmeye çalıştıkları insanlar kendilerine bel bağladıkları varlıkları, velâyetleri altındaki kölelerini, vatandaşlarını doyurmak ve beslemek şöyle dursun onlardan beslenmek durumundadırlar. Kullarını korumak şöyle dursun kullarının korumasına sığınmaktadırlar. Öyle değil mi?
Unutmayalım ki, hiçbir Firavun kullarından, tebasından vergi ve destek almadıkça ayakta duramaz. Hiçbir put kendisine tapınanlardan kendisine bir mozole istemedikçe tapınılmaya değer görülemez. Hiçbir sistem bağlılarından oy istemedikçe, kullarından kabul istemedikçe yaşayamaz. Hiçbir âdet, hiçbir töre, hiçbir moda bağlılarından talep görmedikçe yaşayamaz.
Evet, tüm yapay tanrılar, tüm sahte velîler hayatlarını sürdürebilmek için hizmetçilerine, kullarına muhtaçtırlar. Kullara ihtiyacı olmayan, tüm kullarının kendisine muhtaç olduğu velî sadece Allah’tır. O Allah ki hiçbir kimsenin yardımına ve desteğine muhtaç değildir.
02.12.2022
Hazırlayan: Emrullah AYAN

Bu içerik 775 defa görüntülendi.
 
 
CUMA HUTBESİ YAZARI

Emrullah AYAN
  Diğer Cuma Hutbesi Yazıları

 
 
Yorumlar
Yorum Ekleyin
Adınız Soyadınız
e-Posta Adresiniz
Başlık
Yorum
Kalan karakter sayısı : 6000
Güvenlik Kodu
 
 
Copyright © 2013 İLKAV - İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı
Strazburg Caddesi No:18/4 SIHHIYE/ANKARA
Telefon :  +90 (312) 229 79 76 e-posta:  iletisim@ilkav.org
İLKAV Teknik Komisyon