Üye Ol  -  Şifremi Unuttum?
Facebook
 
 
> Bugün 12 Eylül 1980 darbesinin yıl dönümü...

> Kadir Gecesinin ve Ona Değer Kazandıran Kur’an’ın Kadrini Bilmek...

> Erdoğan’ın, Karşılığı Olmayan Sert Söylemleri Filistin’den Yana, ...

> Ömrümüzden Bir Yıl Daha Azaldı, Gelin Hâlimizi Sorgulayalım!...

> Küresel İfsadın Fıtratı ve Doğal Dengeyi Bozması ile İnsanlığın Y...

   
En Çok Okunanlar

Anasayfa  >   CUMA HUTBELERİ  >  2018
 
Hutbe: Âh Hama! Âh Halep! Âh İdlib!
Tarih: 07/09/2018
   


“Onlar öyle kimselerdir ki, halk kendilerine, ‘İnsanlar size karşı ordu toplamışlar, onlardan korkun’ dediklerinde, bu söz onların imanlarını artırdı ve ‘Allah bize yeter, O ne güzel vekildir!’ dediler.” (Âl-i İmran: 173) Suriye’nin Hama şehri 1982 tarihinde baba Esed tarafından on binlerce Müslüman katliâmdan geçirilirken Âh Hama! Nidâları hepimizin içinin yandığının, Müslümanların çaresizliğinin bir göstergesi olarak yürekleri yakan bir ifade idi.

Hutbe: Âh Hama! Âh Halep! Âh İdlib!
“Onlar öyle kimselerdir ki, halk kendilerine, ‘İnsanlar size karşı ordu toplamışlar, onlardan korkun’ dediklerinde, bu söz onların imanlarını artırdı ve ‘Allah bize yeter, O ne güzel vekildir!’ dediler.” (Âl-i İmran: 173)
Suriye’nin Hama şehri 1982 tarihinde baba Esed tarafından on binlerce Müslüman katliâmdan geçirilirken Âh Hama! Nidâları hepimizin içinin yandığının, Müslümanların çaresizliğinin bir göstergesi olarak yürekleri yakan bir ifade idi.
 
Bugün değişen ne? Bu katliamların tarihi 1982 Hama katliamıyla başlamadı. Ondan önce de ondan sonra da dünyanın değişik coğrafyalarında Müslümanlar milyon milyon öldürülüyorlar ama kimsenin gıkı çıkmıyor. O yüzden şair “Öldürdüm mü Amerika gibi öldüreceksin” diyordu. Bütün bunların altında, Allah’ın Kitabına sarılarak kardeş olamamamızın, ümmetleşemememizin gerçekliği yatmaktadır maalesef.                                                                                                                                                           
 
Daha dün gibi yakın zamanda ABD’nin komplosu ikiz kule saldırılarının ardından İslam dünyası komple haçlı saldırılarına maruz kalmış Afganistan ve Irak bu saldırıların direkt hedefi olmuş ve milyonlarca Müslüman katledilmişti hâlâ katledilmeye devam ediyor. 
 
Suriye’de, 2011 yılında zalim Esed ailesinin zulümlerinin artık dayanılmaz bir raddeye geldiği için rejime karşı ayaklanan halk bunun bedelini çok ağır bir şekilde ödüyor. Birçok katliamda bir milyona varan insanını kaybeden Suriye halkı yeni katliâmlara tâbî tutulmak isteniyor. Daha dün gibi yaşanan Halep tehcir ve katliâmının ardından yeni tehcir ve katliâma aday olarak da şu an tabir yerindeyse topun ağzında İdlib var. İdlib’i de aynı son bekliyor.
 
 
Haber ajanslarından gelen bilgiler şu şekilde:
Suriye’nin orta kesimlerindeki Hama ili ve kuzeybatıdaki İdlib ilinde Rus uçakları tarafından, sivil yerleşimler ile askerî muhaliflerin ve rejim karşıtı silahlı grupların cephe hatlarına saldırı düzenlendi.
 
Bir hafta önce de İdlib’in batısı, güneybatısı ve Hama’nın kuzeyine saldırı düzenlenmişti. Bu saldırılarda 10 sivil hayatını kaybetmiş, 20 kişi de yaralanmıştı.
 
Suriye’nin kuzeybatısında, askerî muhalifler ve rejim karşıtı silahlı grupların kontrolündeki İdlib, 4-5 Mayıs 2017’deki Astana toplantısında “gerginliği azaltma bölgesi” ilan edilmişti. Ancak, rejim ve zaman zaman Rusya, bölgeye hava saldırıları düzenlemeye devam ediyor.
 
Suriye’de 2011 yılında başlayan olayların başından bu yana İdlib şehri Suriyeli direnişçilerin kalesi olarak biliniyor. Suriye’nin 4 milyon insanını barındıran ve Suriye’nin büyük şehirlerinden olan şehirde muhalif grupların birleşmiş olduğu söyleniyor. İdlib’de güçlü olan direnişçiler, İdlib’e gerçekleştirilecek bir saldırıya sert karşılık vereceklerini belirtiyorlar.
 
Rusya’nın ve Suriye rejiminin amacı, olayların başından beri çok güçlü konumunu koruyan İdlib’i Müslümanlardan temizlemek ve bölgede yeniden rejimin hakimiyetinin sağlanması. 
 
Evet bütün bunlara şahidlik ettiğimiz bir zaman diliminden geçmekteyiz. Bizler Müslümanlar olarak her ne kadar gücümüz çok sınırlı da olsa bunu harekete geçirmeliyiz. Safımızın zalimlerden yana değil mazlumlardan yana, Müslümanlardan yana olduğumuzu belirtmeli zulmü Müslümanlara ve bütün dünyaya duyurmalıyız. Hz. Ali’nin de dediği gibi zulme engel olamıyorsak da zulmü ilan ile ifşâ ederek haykırmak, bu konuda elimizden geleni hakkıyla yerine getirmek mecburiyetindeyiz.
 
“Önümüzdeki sürecin zorlu geçeceğini biliyoruz. Bu süreci en güzel biçimde değerlendirmek için çabalarımızı artırmalıyız. Emperyalistlerin propagandalarını; sahte ilahların yüreklere salmaya çalıştıkları korkulara; ‘ülke menfaati, reel politik, küresel gerçekler, uzlaşma zorunluluğu’ vb. zihni ve kalbi kirletme potansiyeli büyük putlara prim vererek izzetten uzaklaştıracak tavırlara düşmekten kaçınmalıyız.
 
Zalimlerin ağız birliğiyle mücahidleri hedef aldığı, zulmün dizginlerinden boşaldığı ve mazlumların üzerine çullanma hazırlıklarının ivme kazandığı bir ortamda hak ve adalet bilincine sahip herkesin net ve samimi bir tutum geliştirmesi hayatî önemdedir. Unutmayalım ki, sistematik bir barbarlık karşısında tam sekiz yıldır yalnızca Rablerinin rızası için izzetle direnmiş ve zulme boyun eğmeye asla razı olmayacaklarını haykıran kardeşlerimizin varlığı bizler ve ümmet için şereftir, umuttur!”
 
Hutbeme başta okuduğum âyetin mealini tekrarlayarak son veriyorum:
“Onlar öyle kimselerdir ki, halk kendilerine, ‘İnsanlar size karşı ordu toplamışlar, onlardan korkun’ dediklerinde, bu söz onların imanlarını artırdı ve ‘Allah bize yeter, O ne güzel vekildir!’ dediler.”
 
 07.09.2018
Hazırlayan: Emrullah AYAN  
   
Bu içerik 1489 defa görüntülendi.
 
 
CUMA HUTBESİ YAZARI

Emrullah AYAN
  Diğer Cuma Hutbesi Yazıları

 
 
Yorumlar
Yorum Ekleyin
Adınız Soyadınız
e-Posta Adresiniz
Başlık
Yorum
Kalan karakter sayısı : 6000
Güvenlik Kodu
 
 
Copyright © 2013 İLKAV - İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı
Strazburg Caddesi No:18/4 SIHHIYE/ANKARA
Telefon :  +90 (312) 229 79 76 e-posta:  iletisim@ilkav.org
İLKAV Teknik Komisyon