Üye Ol  -  Şifremi Unuttum?
Facebook
 
 
> Bugün 12 Eylül 1980 darbesinin yıl dönümü...

> Kadir Gecesinin ve Ona Değer Kazandıran Kur’an’ın Kadrini Bilmek...

> Erdoğan’ın, Karşılığı Olmayan Sert Söylemleri Filistin’den Yana, ...

> Ömrümüzden Bir Yıl Daha Azaldı, Gelin Hâlimizi Sorgulayalım!...

> Küresel İfsadın Fıtratı ve Doğal Dengeyi Bozması ile İnsanlığın Y...

   
En Çok Okunanlar

Anasayfa  >   CUMA HUTBELERİ  >  2016
 
Hutbe : ALLAH İLE BİRLİKTE BİR BAŞKA İLAH MI VAR?
Tarih: 20/05/2016
   


“Senden önce hiç bir peygamber göndermedik ki ona: -Benden başka ilah yoktur, öyleyse bana kulluk edin! diye vahyetmiş olayalım.”(Enbiya 21/25) “İlahınız tek bir ilahtır. Rahman ve Rahim olan O Allah’tan başka ilah yoktur.” (Bakara 2/163) “ Allah ile birlikte bir başka ilah mı var? Ne kadar az düşünüyorsunuz.” ( Neml 27/62)

                            ALLAH İLE BİRLİKTE BİR BAŞKA İLAH MI VAR?

 

 

“Senden önce hiç bir peygamber göndermedik ki ona: -Benden başka ilah yoktur, öyleyse bana kulluk edin! diye vahyetmiş olayalım.”(Enbiya  21/25)

“İlahınız tek bir ilahtır. Rahman ve Rahim olan O Allah’tan başka ilah yoktur.”  (Bakara 2/163)

“ Allah ile birlikte bir başka ilah mı var? Ne kadar az düşünüyorsunuz.” ( Neml 27/62)

 

Değerli Kardeşlerim,

Allah Teala tüm insanları sadece kendisine kulluk yapsınlar için yaratmıştır. Rabbimiz ilk insandan günümüze kadar her topluma kendi cinslerinden, kendi kavimlerinden kendilerini anlayacak elçiler görevlendirmiştir. Tüm elçiler de insanlara en temel esasları bildirmişlerdir. Bu temel esaslardan biri belki de en önemlisi ilahlığın sadece Allah’a has kılınmasıdır.

Evet birçok Kur’an ayeti bu gerçeğe vurgu yapmıştır. “Her topluma Allah’a kulluk edin sizin Ondan başka ilahınız yoktur” temel akidesi sunulmuş, ancak bu ilke genellikle mel’e, mütref ve ekabir taifesi tarafından (halkıda etkileyecek şekilde) reddedilmiştir. Çünkü uluhiyetin Allah’a verilmesi yöneticilerin ve kendilerini insanların üzerinde gören çevrelerin işlerine gelmeyecekti. Bu yüzden değişik gerekçelerle gelen elçiler ve getirdikleri şiddetle reddedilmiştir.

Hükmü elinde bulunduranlar yani yöneticiler ve ondan nemalananlar ilahlığı Allah’a has kılmakla uğrayacakları zararları bildikleri için bilinçli olarak karşı koymuşlardır. Elçilere deli, cinli, sihirbaz, bölücü, kahin gibi isimler takarak getirdikleri prensibleri kabule yanaşmamışlar hatta elçileri alay, sürgün ve ölümle tehdit etmişlerdir. Elçilerin Allah’a iftira ettiklerini, risaletin sıradan insanlara değil kendilerine verilmesi gerektiğini iddia ederek aynı zamanda Allah’a iman ettiklerini de ima etmişlerdir.

Değerli Kardeşlerim,

“Uluhiyet” ta ilk insan toplumlarından günümüze kadar her dönemi ilgilendiren, çok önemli iyi anlaşılması gereken en temel kavramlarımızdandır. İnsanlarımızın özellikle günümüzde Müslüman olduğunu iddia edenlerin kahir ekseriyetinin bu kavramın içeriğinden habersiz olduğunu söyleyebiliriz. Bırakalım sokaktaki insanları, camiden çıkan cemaate sorsak ilahın ne anlama geldiğini her halde yaratan, yaşatan ve öldüren güç olarak tarif edecektir. Hayatla hiçbir bağını kurmayacaktır. İlahlığın hayatın her alanına hükmeden bir kaynak olarak görmeyecek ve dünya hayatına dair hükümlerin insanlar ya da kurumlarca belirlenmesinin bir sakıncasının olmadığını söyleyecektir. Oysa ki Kur’an “Yaratmak ta emretmekte Allah’a aittir.” buyurmaktadır.  İlâhlık vasıflarının en önemlisi, Allah'ın hayatımız için kanun koyan, nizam ve hukuk belirleyen olmasıdır. Eğer kanun koyma, insanlar için hukuk belirleme Allah'tan başkalarına verilirse, bu onlara ilâhlık vasıflarını da vermek olur ki, bu da şirktir. Bu mânâda kanun koyucu olarak ilâhlık taslayan tâğutlar tarih boyunca çıkmıştır ve çıkacaktır. Günümüzde ve tarihte en çok görülen şirk çeşiti budur. Uluhiyetin bir başka manası da sevgi ve saygının en üst seviyesi yaptıklarından sorgulanamaz, cezalandırılamaz otorite anlamları da bulunmaktadır.

Uluhiyeti bu anlamlarıyla düşündüğümüzde günümüzde nice sanatçı, sporcu, müzisyen ve siyasetçi uğrunda ölmeyi, öldürmeyi göze alan insanlara ne diyeceğiz? Sevdiği uğruna ana-babasını kesenlere, hocalarını, şeyhlerini, la yüsel görenlere, devlet büyüklerini, başkanlarını, partilerini, liderlerini kayıtsız şartsız teslim makamı olarak görenlere nasıl bakacağız? Bu insanlarla Firavnu ilah edinen, İsayı ilahlaştıran, Mekke oligarşik yapısını ilahlaştıranlar arasında bir fark var mıdır?

Değerli Kardeşler, 

İlahlığın günümüzdeki yansımalarının gerçekten çok iyi bilinmesi ve güncellenmesi önemli ve bir o kadar da gereklidir. Rejimlerin, devlet adamlarının, diktatörlerin, partilerin, meclislerin koydukları ilkeler ve kanunlar, yaptıkları işler, uygulamalar, 'karşı gelinemez, değiştirilemez, itaat edilmesi zorunlu ilkelerdir' düşüncesi, onları ilâh saymanın çağdaş görüntüleridir. İnsanlar bu gibi otorite sahiplerinde olağanüstü bir güç var sanmaktalar, dolaysıyla onlarda ilâhlık sıfatları görmekteler. Bazılarının, 'birtakım kişilerin veya grupların fikirleri, ilkeleri, kanunları en üstündür, onların üzerinde güç ve otorite yoktur' şeklindeki düşünce ve inançları, onların dinleridir. Aynı konuda âlemlerin rabbi Allah'ın insanlar için indirdiği hükümlere aldırmamak, onları reddetmek, ya da onların yerine kişilerin ve kurumların hükmünü kabul etmek; onları ilâh haline getirmenin göstergesidir.

Diyelim ki, herhangi bir konuda Allah'ın koyduğu bir ölçüsü veya bir hükmü var. Buna karşın aynı konuda bir kişinin, siyasí bir otoritenin, devletin veya başka bir gücün tam aykırı bir görüşü veya ölçüsü bulunmaktadır. Bir insan Allah'ın hükmüne rağmen onları benimser, inanır ve peşinden giderse; işte o kabul ettiği hükmü veya ölçüyü koyan kaynağı ilâh haline getirmiş demektir. Örneğin, Allah (c.c.), Kur'an-ı Kerim'de içki içmeyi yasaklıyor, fâiz alıp vermeyi haram sayıyor, kadınlara örtünmeyi emrediyor, ama birtakım yöneticiler veya yetki sahipleri, içki içmeyi normal görüyor, ekonominin paranın dini imanı olmaz,  fâizsiz ekonomi olmaz diyor, ya da birileri kadınların örtünmesini çağdaş kıyafet değil diye yasaklıyor. Bazıları, 'Allah'ın ölçülerinin geçerliliği yoktur, bu zamanda uygulamak zordur, ama yöneticilerin koyduğu hüküm daha doğrudur, zamana daha uygundur, biz onları tercih ederiz' derlerse, işte bu inanç başkalarını ilâh haline getirmedir.

Kim herhangi bir şeyi Allah'tan fazla severse, bir şeye Allah'tan fazla saygı gösterir, Allah'tan korkar gibi ondan korkarsa, kim Allah'ın dışında herhangi bir şeye veya insana tapınırsa, kim Allah'ın hükmüne aykırı olarak başkalarının ilkelerini daha üstün sayarsa, kim ölüm meleği geldiğinde, hesab gününde, sırat köprüsünde, sıkıntılı anlarımızda şeyhimiz, üstadımız bize yardım edecektir diye inanırsa,  işte o insan, bütün bunları ilâh haline getiriyor demektir. Farklı ilâhlara inananlar, bu inançlarını zaman zaman ortaya koyuyorlar. 'Falanca devletin, filanca uluslararası kuruluşun, falan adamın ilkeleri her şeyin üstündedir' diyen kimse, Allah'ı değil onları ilâh tanıyor demektir. İslâm'ın ezelî, ebedî, değişmeyen ve evrensel ilkesi şudur: "Lâ ilâhe illâllah, Muhammedü'r Rasûlullah" Yani, "Allah'tan başka ilâh yoktur; Hz. Muhammed Allah'ın rasûlü, elçisidir.""Allah ile birlikte başka bir ilâh edinip tapınma. O'ndan başka hiç bir ilâh yoktur." (28/Kasas, 88)

Rabbim bizleri geleneksel ve modern tüm sahte ilahları tanıyıp, onları reddeden, sadece kendisini ilah edinip, elçilerinin yolundan uyanlardan eylesin… Amin..

Hayati İsaoğlu                                                            20.05.2016

                                                                       

 

 

 

Bu içerik 2318 defa görüntülendi.
 
 
CUMA HUTBESİ YAZARI

Hayati İsaoğlu
  Diğer Cuma Hutbesi Yazıları

 
 
Yorumlar
Yorum Ekleyin
Adınız Soyadınız
e-Posta Adresiniz
Başlık
Yorum
Kalan karakter sayısı : 6000
Güvenlik Kodu
 
 
Copyright © 2013 İLKAV - İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı
Strazburg Caddesi No:18/4 SIHHIYE/ANKARA
Telefon :  +90 (312) 229 79 76 e-posta:  iletisim@ilkav.org
İLKAV Teknik Komisyon