Üye Ol  -  Şifremi Unuttum?
Facebook
 
 
> Bugün 12 Eylül 1980 darbesinin yıl dönümü...

> Kadir Gecesinin ve Ona Değer Kazandıran Kur’an’ın Kadrini Bilmek...

> Erdoğan’ın, Karşılığı Olmayan Sert Söylemleri Filistin’den Yana, ...

> Ömrümüzden Bir Yıl Daha Azaldı, Gelin Hâlimizi Sorgulayalım!...

> Küresel İfsadın Fıtratı ve Doğal Dengeyi Bozması ile İnsanlığın Y...

   
En Çok Okunanlar

Anasayfa  >   CUMA HUTBELERİ  >  2013
 
26.07.2013 CUMA HUTBESİ
Tarih: 26/07/2013
   


بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ أَرَأَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ إِلَهَهُ هَوَاهُ أَفَأَنتَ تَكُونُ عَلَيْهِ وَكِيلًا “Kendi nefsinin arzusunu kendisine ilâh edineni gördün mü? Ona sen mi vekil olacaksın? (Furkan: 43)”

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

 

أَرَأَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ إِلَهَهُ هَوَاهُ أَفَأَنتَ تَكُونُ عَلَيْهِ وَكِيلًا

 

            “Kendi nefsinin arzusunu kendisine ilâh edineni gördün mü? Ona sen mi vekil olacaksın? (Furkan: 43)”

Azîz ve Muhterem din kardeşlerim! Bugünkü hutbemizin mevzuu “İLAH” Kavramı hakkında olacaktır. İlah Kavram olarak; Kendisinden türediği “Elihe” fiili ile ifade edilir: “Elihe” fiili ise; yönelmek, düşkün olmak, alışmak, örtüp gizlemek, kulluk yapmak gibi anlamlara gelir. Bu manalar eşliğinde İlah kavramını incelersek karşımıza şu tarifler çıkar. İlah; Mabud haline getirilerek ibadet edilen, kendisine yönelinen, tapınılan, alışılan, ulu sayılan, her şeyden çok sevilen, tazim edilen, kudret ve kuvveti önünde huşû ile boyun eğip, her şeyin ona muhtaç olduğu bütün mabudların ortak adıdır ilah.

            Evet, mabud olarak kabul edilen ilah, insanın kendi üzerinde büyük çapta etkisi olan bir güçtür. Bu güç kimine göre Güneş, kimine göre yıldızlar, kimine göre atalarının ruhu, kimine göre bir taş ve kimine göre de, tunçtan bir heykel olabilir. Ancak; Müslümanlar olarak bizler İlâh dediğimizde aklımıza, hayatımız üzerinde egemenlik sahibi olan, kayıtsız şartsız hâkimiyeti bulunan, sadece ve sadece Allah u Teâlâ gelir.

Celle Celalühü Üzülerek söylemek gerekirse, günümüzde bu tür ilâh edinme düşüncelerini, fikirlerini çokça görmek mümkündür. Bilimin bu kadar ilerlemesine rağmen insanlar hâlâ daha, geçmişteki cahiliye müntesiplerinin sapık ilâh inancını terk etmemişlerdir. Bugün insanlardan kimileri arzuları doğrultusunda hareket ederek, devlet yöneticilerini ve kahramanlarını, kimileri devletleri, devlet örgütlerini, kimileri uluslararası kuruluşları tıpkı ilâh gibi görmektedirler. Bunların gücü çok büyüktür ve bunlara asla karşı gelinemez diye inanmaktadırlar. Hergün gazete sayfalarında rastladığımız stadyumları mabed, futbolcuları da o mabedin ilâhı sayan, yok sanat ilâhı, müzik ilâhı, ey falanca şarkıcı sana kul olayım, ey sevgili sana tapıyorum gibi yanlış ifadeler, ilâh fikrinin aşağılık, adi ve en çirkin görüntüleridir.

Düşünce ve fikirlerin kafalarda şekillendirdiği her türlü canlı, cansız varlığı ilah gibi kutsayarak, gaybın bilgisini ona yüklemek beyinleri dumura uğramış sefihlerin işidir. Sefihlerin imanının kökeninde beşeriyete tapmak yatmaktadır. Allah (cc)’u Teala Yunus Suresi 66. ayet-i celilede “İyi bilin ki, göklerde ve yerde kim varsa, hepsi Allah’ındır. Allah’ı bırakıp putlara tapanlar sadece zanna uyanlardır. Onlar ancak tahminde bulunuyorlar” Buyurmaktadır. İşte bunlar Allah’ın kitabı, Allah (cc)’ın yasaları yerine kendi hevâsını ve hevesini putlaştırıp ilah edinen kitapsız, peygambersiz bir hayat yaşayan insanlardır

Bu açıdan bizlerin kul olma şerefiyle şereflendiğimiz tek Mabud ve tek İlah olan Allah (cc)’a ve Allah (cc)’ın hükümlerine iman edilmelidir. İlâhlık vasfının önemi, Allah (cc)’ın hayatımız için kanun koyan, nizam ve hukuk belirleyen olmasıdır. Eğer insanlar için kanun koyma ve hukuk belirleme, Allah (cc)’tan başkalarına verilirse, bu onlara ilâhlık vasıflarını da vermek olur ki, bu da şirktir. Bu mânâda kanun koyucu olarak ilâhlık taslayan, şeytanlaşan insanlar, tâğutlar, tarih boyunca hep çıkmıştır ve çıkmaya da devam edeceklerdir. Örnekler mi istiyorsunuz? Mesela Nemrut’lar, Fir’avun’lar, Ebu leheb’ler, Neron’lar, Hitler’ler, Stalin’ler, Churcill’ler, Enver Sedatlar, Şah’lar, Saddam’lar, Esedler, Sisiler ve eleştirilmeleri yasak daha nice yakınımızdakiler gibi, tarih bunların örnekleriyle doludur. Ama ne oldu bu ilahlık taslayan tağutlara, bu şeytanlara ve bunlara tapanlara? Hepsi yıkılıp, tepetaklak olup gittiler. Kalan Sisi diktatörlerde pisipisine gidecekler. Mecburen gideceklerdir, çünkü Rabbimiz’in (cc) kanunu böyledir. Celle celalühü

Bakınız Allah (cc)’u Teala, Yasin suresi 59, 60, ve 61. ayet-i Celilelerde “Ey günahkarlar! Bugün ayrılın. Ey Ademoğulları! Ben size: Şeytana kulluk etmeyin (tapmayın), çünkü o, sizin apaçık düşmanınızdır. Bana kulluk edin. İşte doğru yol budur. Diye bildirmedim mi? (Emretmedim mi?) diye buyurmaktadır. Çünkü Şeytan Allah (cc)’a teslim olmayan insanları Allah (cc)’a isyan ettirir. Haramları hoş gösterir. Allah (cc)’a değil kendisine itaate, tapmaya çağırır. Kendisine uyanlardan, tapanlardan, kimi kendisini ilah yerine koyarak Tağutlaşır, kimi kafir olur, kimi şeytanlaşır, kimide Müşrikleşir. Çünkü İnsan Allah (cc)’ın emirlerini arkaya attığı zaman, şeytanın emirlerine tabi olarak, hevasına, yani kendi arzu ve isteklerine tapmış olur. Allah (cc)’ın emirleri tarihseldir, Allah (cc)’ın emirleri yöreseldir diyerek değersiz ve geçersiz sayarsa küfre batmış olur. Şeytan Allah (cc)’ın emirlerinin, uyarılarının aksine olarak “çoğunluğa uymalı” diyerek sapıtmış insanların yolunu, doğru gösterir.

İşte; Birtakım insanlar, kendi görüşlerini, kendi istek ve emirlerini en üstün ve en doğru görürüler. Bu İnsanlar kendi keyiflerine, kendi arzu ve hevalarına uyarlar. Kendi kanunlarından, üstün güç ve bir doğru kesinlikle kabul etmezler. Bu tip insanlar için, Allah (cc)‘u Teâlâ Furkan Suresi, 43. ayet-i celilede “Hevasını  (yani istek ve arzularını) kendisine ilah edineni gördün mü?” Şeklinde beyan buyurmaktadır. Evet, Hevâ ve hevesini İlâhlaştırıp Allah (cc)’ın önüne geçiren kimseyi gördün mü? Hevâsını İlâh edinip, arzu ve tutkularının kulu kölesi olan, Şeytanın kölesi olan kişiyi gördün mü? Ben kendime yeterim diyerek, kendisini istiğna sayan insanı gördün mü?

Ben kendi hayatımı düzenlemesini bilirim, nasıl kazanıp nerede harcamam gerektiğini ben bilirim, çocuklarımı nasıl eğiteceğimi, ne yiyeceğimi, nasıl giyineceğimi ben bilirim diyen insanı gördün mü? Benim aklım var, benim fikrim var, benim Allah (cc)’a da, O’nun kitabına da, O’nun kanunlarına da ihtiyacım yoktur diyen insanı gördün mü? Allah (cc)’tan gelen hayat programını bir kenara atmış, kendisine sunulan kulluğun örneği olan, peygamberle diyalog kurmamış, O’nun örnekliğine de ihtiyacım yoktur diyen insanı gördün mü? Kendi hayatına, kendisi program yapmaya kalkışan, Kendi hevâsını putlaştırmış, boynundaki kulluk ipinin ucunu, kendi elinde tutmayı tercih eden, ilahlaşan, tağutlaşan, robotlaşan, putlaşan insanı gördün mü? Evet, gördük ve görmeye de devam ediyoruz.   

Tarihte ve günümüzde en çok görülen şirk çeşidi de işte budur. Allah (cc)’u Teâlâ Zümer Suresi 65. ayet-i celilede: “Hâlbuki (ey insanoğlu) andolsun ki sana ve senden öncekilere vahiy olundu ki: Eğer Allah’tan başkasına ilahi sıfatlar yakıştırırsan (yani heykel gibi, put gibi, putlaşmış insan gibi, birine değer vererek, saygı gösterirsen) bütün amellerin boşa gider ve ziyana uğrayanlardan olursun.” Buyurmaktadır. Bu demektir ki âlemlerin Rabbi olan Allah (cc)’ın, insanlar için indirdiği hükümlere aldırmamak, onları reddetmek, ya da onların yerine birtakım insanların veya kurumların hükmünü kabul etmek, onlarla bütünleşmek, onları onaylamak; Onları ilâh haline getirmenin göstergesinden başka bir şey değildir.

Her kim ki onlarla bütünleşir, onlarla iç içe yaşar onların düzenlerinin üstünlüklerini kabullenir ve onlara benzemeye çalışırsa oda onlardan sayılır  Esasında kişi, rejimleri, devlet adamlarını, diktatörleri, tağutları, kahramanlaştırılan bazı ölüleri, partileri, siyasileri beğenir, onları takdir eder, onlara uymaya çalışır, onların üzerinde hiçbir güç ve hiçbir otorite yoktur inancında olursa onları ilah edinmiş olur. İslâm dini ise; Her bakımdan diğer dinlerden farklı ve kendine has özellikleri olan bir din olduğu için; bağlılarının kararlı ve aynı zamanda birer şahsiyet sahibi kimseler olarak yaşamalarını ister. Onların peygamberi metod dışında başka metod, sistem, kurtarıcılık peşindeki yaratıkları taklid etmelerini, onların uydusu olmalarını yasakladığı gibi onlara uyan bu tip insanları da müşrik olarak niteler. Hattâ Peygamber Efendimiz (sav) her hal ve hareketimizin açık bir şer ve zarar görülmeyen hususlarında bile, onlara benzememeyi ”Müşriklere muhalefet ediniz” emri ile bizlere haber vermiştir. Sadaga Rasulullah. Velhamdulillahi Rabbilalemin. ES.

Şahin ÖZDAŞ

Bu içerik 2220 defa görüntülendi.
 
 
CUMA HUTBESİ YAZARI

  Diğer Cuma Hutbesi Yazıları

 
 
Yorumlar
Yorum Ekleyin
Adınız Soyadınız
e-Posta Adresiniz
Başlık
Yorum
Kalan karakter sayısı : 6000
Güvenlik Kodu
 
 
Copyright © 2013 İLKAV - İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı
Strazburg Caddesi No:18/4 SIHHIYE/ANKARA
Telefon :  +90 (312) 229 79 76 e-posta:  iletisim@ilkav.org
İLKAV Teknik Komisyon