Üye Ol  -  Şifremi Unuttum?
Facebook
 
 
> Bugün 12 Eylül 1980 darbesinin yıl dönümü...

> Kadir Gecesinin ve Ona Değer Kazandıran Kur’an’ın Kadrini Bilmek...

> Erdoğan’ın, Karşılığı Olmayan Sert Söylemleri Filistin’den Yana, ...

> Ömrümüzden Bir Yıl Daha Azaldı, Gelin Hâlimizi Sorgulayalım!...

> Küresel İfsadın Fıtratı ve Doğal Dengeyi Bozması ile İnsanlığın Y...

   
En Çok Okunanlar

Anasayfa  >   HABERLER  >  2006
 
Yargıçlar Hakkında Suç Duyurusu
Tarih: 12/06/2006
   


Yasalara göre değil de, din istismarcısı laik fetvaya göre, izinsiz Cuma namazı kılındığı gerekesiyle İLKAV Konferans salonunun kapatılmasını hukuka uygun bulan ve idareyi haklı göstermek için dosyada yer alan evrakların muhtevasını çarpıtan Ankara 7. İdare Mahkemesi yargıçları, HSYK’na şikayet edildi

Laik devletten izinsiz Cuma namazı kılmayı, İLKAV Konferans salonunun kapatılmasına mesned yapan Yargıçlar hakkında suç duyurusunda bulunuldu

Yasalara göre değil de, din istismarcısı laik fetvaya göre, izinsiz Cuma namazı kılındığı gerekesiyle İLKAV Konferans salonunun kapatılmasını hukuka uygun bulan ve idareyi haklı göstermek için dosyada yer alan evrakların muhtevasını çarpıtan Ankara 7. İdare Mahkemesi yargıçları, HSYK’na şikayet edildi

İLKAV Başkanı Mehmet Pamak, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Başkanlığına verdiği dilekçede, ESAS NO : 2006/177 KARAR NO : 2007/1470 sayılı Ankara 7. İdare Mahkemesinin kararında, 18. 07. 2003 tarihli tutanaktaki beyanların çarpıtılarak idare lehine kullanılması, din ve ibadet özgürlüğünün sınırlanmasında Diyanet fetvasının esas alınması ve devletin hukuksuz işlemini kurtarmak için hukuki olmayan zorlama yollara tevessül edilmesi sonucunda Yargı bağımsızlığının, tarafsızlığının ihlal edilmesi sebebiyle yargıçlar hakkında soruşturma açılmasını talep etti.

 


Açıklama
Bilindiği üzere; 1995 yılından bu yana, İlmi ve Kültürel araştırmalar Vakfı İLKAV’ın senedinde yer alan amacı doğrultusunda açmış bulunduğu konferans salonunda, Cuma günleri gerçekleştirilen “Cuma Konferansları” programını müteakiben Cuma Namazı kılınmaktaydı. Bu konferans salonu 2003 yılında, Altındağ Kaymakamlığı (Müftülüğü) ve Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından, izinsiz Cuma namazı kılmak iddiasıyla, kapıları mühürlenerek kapatıldı. İLKAV ise, kapatmaya dair hukuka aykırı idari işlemin iptali için İdare Mahkemsinde dava açtı.

Ankara 7. İdare Mahkemesinin söz konusu kararında; hiçbir ilgisi olmadığı halde Yurtlar yönetmeliğine yer verilmiş, iptali istenen idari işlem ve verilen kararla da hiçbir bağlantısı kurulmamıştır. Konferans salonunda haftada bir gün yapılan “Cuma Konferansı”nı müteakip Cuma namazı da kılındığına dair Vakıf yöneticilerinin kabulüne de değinilerek, ayrıca “18. 07. 2003 tarihli tutanakta, Vakıf yöneticilerinden Mehmet PAMAK’ın ‘okulların kapanması ile birlikte vakıf üyelerinin çocuklarına on beş günlük Kur’an kursu verildiği’nin belirtildiği görülmektedir” cümlesine de yer verilmiştir. Sonuçta davalı idarenin konferans salonunu kapatma işlemine dair, “633 sayılı Kanun ile ibadet yerlerini yönetmekle görevli olan Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan Cuma namazlarının kıldırılması yönünde bir izni bulunmayan davacı vakfın faaliyetlerinin…. 35. maddeye aykırılığı tartışmasız olup, davalı idarece tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmamaktadır” kararı verilmiştir.

İLKAV Başkanı Mehmet PAMAK, HSYK’na verdiği dilekçenin
“Sonuç ve Talep” bölümünde aşağıdaki hususlara yer verdi:

1 – Mahkeme heyetinin, söz konusu kararda, davayla tamamen ilgisiz “Yurtlar yönetmeliği”nin maddelerini zikredip, Konferans salonunun kapatılmasına dair idari işlemin yasallığı ile ilgili herhangi bir ilişki de kuramamış olmasını hakim tarafsızlığı ve yargı bağımsızlığıyla bağdaştırmak mümkün değildir. Dosya ile ilgisiz bir yönetmeliği kararda zikredip, üstelik dava ile hiçbir bağlantı kurmadan (aslında dava ile ilişki kurmak da mümkün olmadığı için) ortada bırakmak, hukuksuz idari işleme zoraki yasal dayanak oluşturmaya çalışmaktan başka bir şeyle izah edilebilir mi?

2 – Diğer taraftan, dosya münderecatında yer alan Emniyete ait tutanak yada rapordaki, Mehmet Pamak’a ait son derece açık “Kur’an Kursu açmadık” ifadesini, tam tersi bir içerikle “Kur’an Kursu açtık” şeklinde gerekçeye yazıp, karara dayanak yapmak da, yargıçların önyargılarını, tarafsızlık ve bağımsızlığa aykırı bir tutumla, idare lehine her şeyi yapmayı göze aldıklarını gösteren açık bir gösterge değil midir? Dosyadaki belgede yer alan açık bir ifade, hangi amaçla çarpıtılmış ve neden tam tersi bir anlamda kullanılmıştır?
3 - Anayasa’nın 136. maddesinde, DİB’nın hizmetlerini yürütürken bir mezhebin içtihatlarına göre hareket edeceği değil, tam tersine farklı mezheb ve yorumlara eşit uzakta durarak, laiklik ilkesine göre faaliyet göstereceği hükme bağlanmıştır. Laik devlet sisteminde devletin laik bir kurumunun kişilerin ibadetlerine ve ibadetlerinin unsurlarına karışması ve yasal dayanağı olmayan sınırlamalar getirmesi mümkün değildir. Kaldı ki böyle bir durumun, saptırılmış bir fetvaya dayalı yasal dayanağı olmayan bir genelgeyle, anayasa ve uluslar arası sözleşmelerle güvence altına alınmış din ve ibadet hürriyetini kısıtlamak anlamına geleceği de açıktır.

O halde İdarenin, Diyanetin “Hanefi Mezhebi alimlerinin içtihatlarına göre “devletin izin vermesinin Cuma’nın sahih olmasının şartlarından olduğu” fetvasıyla ve bir mezhebin yorumunu saptırıp istismar ederek, yasal dayanağı olmadan din ve ibadet özgürlüğünü sınırlayan, bu bağlamda Cuma namazı kılmayı, başörtüsüne bile tahammülü olmayan, İslam şeriatına karşı olan laik devletin iznine tabi kılan hukuksuz uygulamasını hukuka uygun bulan yargıçlar, bağımsız, tarafsız ve laik devletin yasalarına uygun davranmış sayılabilirler mi? Hiçbir anayasal ve yasal dayanağı olmadan, uluslararası insan hakları sözleşmelerine de açıkça aykırı bir tutumla, din ve ibadet özgürlüğünün bir mezhebin yorumunu istismar eden Diyanet fetvasıyla sınırlanmasına laik devletin yargısı nasıl hukukilik onayı verebilmiştir?

Yargıçların bu tutumu, Devleti kutsal, halkı köle sayan ve vatandaşın haklarını yok etmek pahasına da olsa idari işlemin savunulması gerektiğine inanan açık bir tarafgirliğin ifadesidir.

Yargıçlar, eğer bu davaya, olması gerektiği gibi bağımsız, tarafsız ve ideolojik önyargılardan arınmış bir objektiflikle yaklaşmış olsalardı, şüphesiz bu tür çarpıtma ve zorlamalara gerek duymadan, idare ve vatandaş arasında ayrım yapmadan ve taraf tutmadan, salt hukuk zaviyesinden bir karar verebileceklerdi. Ama maalesef Türkiye’de, hukuku ve yasaları objektif uygulayanlar, bağımsız ve tarafsız karar verenler yanında, tam aksi yönde, tarafgirlik ve taassupla hareket edip, sonuçta çoğu kez ideolojik karar veren yargıçların varlığı ve sayılarının da az olmadığı acı bir gerçektir. Mesela, Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı’nın (TESEV) “yargıda Algı ve Zihniyet Kalıpları” başlıklı araştırması, kendilerine “Devletin çıkarları mı, adaletin gerekleri mi?” sorusu yöneltilen hakim ve savcıların, “Ben devletçi hukukçuyum”, “Benim ülkem söz konusu olduğunda hukuk dinlemem”, “önce devlet gelir” gibi cevaplar verdikleri tespiti yapılmış bulunuyor. Sorulara cevap veren hakim ve savcıların %63’ünün, “adalet ile devlet çıkarının çatıştığını” ifade ettikleri tespit edilmiş bulunuyor. “Devlet çıkarı ile adalet çatıştığında” ise, devletin çıkarının korunacağı görüşü savunuluyor. (Zaman Gazetesi, 29 Kasım 2007 Sh. 19) Yargıya güven de, işte bu sebeple çok aşağılarda sürünmektedir. Şikayet konusu yaptığımız Ankara 7. İdare Mahkemesi yargıçları da, verdikleri bu kararla, işte tam bu anlayışın temsilcisi olduklarını ortaya koymuşlardır. Ne pahasına olursa olsun, belgelerdeki ifadeleri saptırarak ve hiçbir yasal dayanak olmaksızın, sırf Diyanet fetvasıyla temel haklara sınırlama getirerek, ama illa da idarenin hukuksuz işlemini hukuki göstermeye çalışmışlar/zorlamışlardır.

Devleti ve devlet kurumlarını kutsal ve her şeye rağmen itaat edilmesi ve ne yaparsa yapsın sessiz kalınması, yaptığı hukuksuzlukların bile savunulması gereken mutlak bir otorite, vatandaşları, sivil halkı ve onun sivil kuruluşlarını da mutlak itaat etmesi gereken teba ve köleler konumuna oturtan, hukuk devletiyle asla bağdaşmayan bir zihniyetin ürünü olarak nitelendirmeyi hak eden bu hukuka aykırı karar, aynı zamanda yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı ilkesini de gölgeleyen bir karar olmuştur. İşte bu nedenlerle, hukuku ve yasaları zorlayarak, belgelerdeki muhetavayı çarpıtarak idare lehine karar vermeye çalışmış, tarafsızlık ve bağımsızlık ilkelerini ihlal ederek açıkça idare tarafını tutmuş oldukları için söz konusu kararı alan yargıçlar hakkında soruşturma açılmasını ve bu tarafgirlikle yol açtıkları mağduriyetimizin giderilmesini talep ediyoruz.”

Bu içerik 2070 defa görüntülendi.
 
 
Yorumlar
Yorum Ekleyin
Adınız Soyadınız
e-Posta Adresiniz
Başlık
Yorum
Kalan karakter sayısı : 6000
Güvenlik Kodu
 
 
Copyright © 2013 İLKAV - İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı
Strazburg Caddesi No:18/4 SIHHIYE/ANKARA
Telefon :  +90 (312) 229 79 76 e-posta:  iletisim@ilkav.org
İLKAV Teknik Komisyon