Üye Ol  -  Şifremi Unuttum?
Facebook
 
 
> Bugün 12 Eylül 1980 darbesinin yıl dönümü...

> Kadir Gecesinin ve Ona Değer Kazandıran Kur’an’ın Kadrini Bilmek...

> Erdoğan’ın, Karşılığı Olmayan Sert Söylemleri Filistin’den Yana, ...

> Ömrümüzden Bir Yıl Daha Azaldı, Gelin Hâlimizi Sorgulayalım!...

> Küresel İfsadın Fıtratı ve Doğal Dengeyi Bozması ile İnsanlığın Y...

   
En Çok Okunanlar

Anasayfa  >   BASIN AÇIKLAMALARI  >  2010
 
İLKAV: Halkın Vicdanı Danıştay’ı Kapattı
Tarih: 10/02/2010
   


İLKAV üye ve gönüldaşları bugün Ankara´da Danıştay binası önünde toplanarak "katsayı kararı"nı bir protesto eylemi gerçekleştrdiler.

İLKAV üye ve gönüldaşları bugün Ankara'da Danıştay binası önünde toplanarak "katsayı kararı"nı bir protesto eylemi gerçekleştrdiler.

 

İLKAV'ın Danıştay önünde gerçekleştirdiği basın açıklamasında konuşan Mehmet Pamak; "Oligarşiyi teşkil eden kimi asker ve yargı bürokratları, yıllarca köle konumunda tutup, zorbaca yönettikleri halkın artık kendilerini sorgulayıp hesap sormasına tahammül edememektedirler. Bu sebeple sanki intikam alma, henüz güç kendilerindeyken halka haddini bildirme duygusu içinde kinle hareket ettikleri ve halk iradesinin tecellisine karşı hiç değilse vuruşarak çekilelim stratejisini güttükleri imajını vermektedirler". Bu sebeple "haksızlık, hukuksuzluk ve zulümde suçüstü yakalanmanın psikolojisiyle telaşa kapılmakta, köşeye sıkışmışlığın can havliyle daha büyük, daha açık hukuksuzlukların altına daha çılgınca imza atmaktan çekinmemektedirler" dedi. Sonuçta, "Hukuksuzluk, Adaletsizlik ve Halka Zulüm Odağı Haline Gelen Danıştay Kapatılmasını" istedi. Basın açıklamasına katılanlar Halkın Vicdan Mahkemesi'nin doğal üyeleri olarak Danıştay'ın "hukuksuzluk, adaletsizlik ve halka zulüm odağı" olmaktan kapatılmasına karar verdiler. Akabinde bu karar Danıştay parmaklıklarına asılarak, kapatma kararı zincir ve kilitle sembolik olarak infaz edildi.

Danıştay'a yönelik sürpriz etkinliğin ne olacağı konusunda endişeye kapılan polisin aşırı tedbiri ve topluluğu Danıştay parmaklıklarına yaklaştırmama gayretkeşliği ve basının aşırı ilgisi büyük izdihamın yaşanmasına yol açtı.

"Sorunların kaynağı oligarşi diktası", "Kahrolsun Oligarşik Diktatörler", "Kemalist Yargıçlar Halkın Düşmanı", "Başörtü onurumuz koruyacağız", "Siyasi yargı hukuk katili", "Bürokrasi diktası zulümlerin kaynağı", "İstanbul Barosu Cuntanın Bürosu", "Darbeci Baro Zorba Danıştay", "Kahrolsun Yargı Despotizmi", "Danıştay'ın tutumu katlediyor Hukuku", "Zulme karşı direneceğiz", "Zulme karşı direneceğiz", "Eşitlik Adalet Özgürlük", "Tevhid adalet özgürlük", "Tekbir", "Kahrolsun Cübbeli Darbe Düzeni", "Siyasi yargıçlar halka zulmün odağı", "Yargının balyozu halka zulmün odağı", "Darbeciler çeteler hesap vermeli", "siyasi yargıçlar hesap vermeli", "Halka zulmün odağı kapatılsın" sloganları atıldı.

""Son Bulsun Askeri Vesayet, Gelsin Artık Hak Özgürlük Adalet", "Yargı Despotizmine Hayır", "Yargı Adaletin Terazisi mi, Yoksa Resmi İdeolojinin Kırbacı mı?", "Oligarşik diktatörlüğe, İdeolojik Yargıya Hayır", "Cübbeli Darbeye Hayır", "Yargı Despotizmine hayır" pankart ve dövizleri taşındı.

 

 

 

Mehmet Pamak, basın açıklamasında özetle şunları söyledi:

"Gelişmeler göstermektedir ki, başından beri ülke kaderine hâkim olan despot oligarşiyi oluşturan cuntacı, darbeci, çeteci güçler ve yargıdaki uzantıları, kendilerini efendi, halkı ise köle konumuna oturtan statükonun değişmemesi için ellerinden geleni artlarına koymama çırpınışı içine girmiş bulunmaktadırlar. Ancak inşallah halk kitleleri hak ve özgürlüklerinin bilincine vardıkça bu beyhude bir çırpınış olmaktan öteye geçmeyecektir. Nitekim halktaki muhalefet bilinci arttıkça, hak ve özgürlük arayışı güçlenmekte, itiraz ve hesap sorma sesleri daha da yükselerek yaygınlaşmakta, zalimlerin etrafındaki halk ve hak çemberi giderek daralmaktadır. Öncülüğünü kimi asker ve yargı bürokratlarının yaptığı egemen oligarşik diktatörler ise, halka rağmen ele geçirdikleri iktidar ve rantı kaybetmemek hırsıyla daha da saldırganlaşmaktadırlar.

İşte bu sebeple darbeciler, çeteciler ile yargı, sömürücü sermaye ve medyadaki uzantıları, haksızlık, hukuksuzluk ve zulümde suçüstü yakalanmanın psikolojisiyle telaşa kapılmakta, köşeye sıkışmışlığın can havliyle daha büyük, daha açık hukuksuzlukların altına daha çılgınca imza atmaktan çekinmemektedirler. Tabiri caizse "bütün yaptığımız hukuksuzluklar, keyfilikler, zulümler tek tek deşifre oluyor, kaçacak yerimiz yok, o halde nereden incelmişse oradan kopsun" mantığıyla ve halka meydan okuyarak daha büyük hukuksuzlukları gerçekleştirme psikolojisi içinde hareket etmektedirler. Oligarşiyi teşkil eden kimi asker ve yargı bürokratları, yıllarca köle konumunda tutup, zorbaca yönettikleri halkın artık kendilerini sorgulayıp hesap sormasına tahammül edememektedirler. Bu sebeple sanki intikam alma, henüz güç kendilerindeyken halka haddini bildirme duygusu içinde kinle hareket ettikleri ve halk iradesinin tecellisine karşı hiç değilse vuruşarak çekilelim stratejisini güttükleri imajını vermektedirler.

Belirgin karakteri darbe yandaşlığı, Ergenekon Terör Örgütü avukatlığı olan İstanbul Barosu'nun da, askeri vesayeti içselleştiren, ideolojik dogmatizme esir olan aynı geri zihniyetle halk, hak ve hukukla savaşı devam etmektedir. Halkın çocuklarının eşit şartlarda eğitim almasını engellemek, üniversite eğitimi alanında yıllardır acımasızca sürdürülen adaletsizliğin, hukuksuzluğun, eşitsizliğin devamını sağlamak için zalim oligarşinin gönüllü avukatlığına soyunan İstanbul Barosunun açtığı dava üzerine, Danıştay 8. Dairesi yandaş baronun bu hukuksuz talebini kabul edip, adaletsizliğin sürmesi yolunda yeni bir karar daha vermiş bulunuyor.

Üniversite sınavına çok az bir zaman kala, ilgili yasa hükmünü ve YÖK'ü yok sayarak, yargının denetim yetkilerini de aşıp yasama ve yürütmenin yetkilerini gasp ederek, sırf fakir halkın çocuklarını İHL'leri eğitimden uzak tutmaya yönelik katsayı zulmünde ısrar amacıyla ve bu kadar açık bir hukuksuzlukla verilen bu ideolojik kararla, hukuki, ahlaki tüm ilkeler çiğnendiği gibi, öğrencilerin bütün motivasyonlarını kıran bir vicdansızlıkla insani erdemler de ayaklar altına alınmıştır.

On yıllardır yaşananlar göstermektedir ki, Danıştay ve diğer üst yargı kurumları, ideolojik ve siyasi bir kadrolaşmanın kuşatmasıyla sadece hukuku esas alan, bağımsız ve tarafsız hukuk kurumları olmaktan çıkarılarak resmi ideolojinin ve askeri vesayet rejiminin keyfi, hukuksuz infaz kurumları ve "irtica" kamuflâjı altında İslam'a karşı mücadele araçları haline getirilmişlerdir.

Bu sebeple bu ülke halkları olarak öylesine güvenlikten yoksunuz, oligarşik diktatörlükçe öylesine kuşatılmış durumdayız ki, temel haklarımız ve güvenliğimizle ilgili gündemimizin ilk maddelerini şu soru teşkil etmektedir: Can, Mal ve Din Güvenliğimizi TSK'dan, Hukukumuzu ve Temel Haklarımızı Yargı'dan Nasıl Koruyacağız?

Anlaşılmaktadır ki, Danıştay'daki ideolojik yargıçlar, halka, halkın değerlerine ve çocuklarına yönelik zulmü sürdürmekte ısrarcı görünmektedirler. Bilsinler ki, onlar zulmetmekten bıkmıyor ve korkmuyorlarsa, bizler de zulme kaşı direnmekten asla bıkmayacağız, yılmayacağız, vazgeçmeyeceğiz. Gasp ettikleri hak ve özgürlüklerimizi kendilerinden geri alana kadar esas korkması gereken zalimlerdir ve biz onlardan asla korkmayacağız ve ısrarla hesap sormaya devam edeceğiz. Haklıyız, güçlüyüz, ülkenin gerçek sahibi olan halklarız ve asla yılgınlığa düşmeden zulme karşı ısrarla direneceğiz.

Tüm haksızlıklara, hukuksuzluklara ve adaletsizliklere karşı adalet ve özgürlük mücadelemizi zalimleri geriletme, püskürtme sonucunu alana kadar sürdüreceğiz. Kendi ülkemizde insanca, Müslüman'ca ve özgürce yaşayabileceğimiz adalet ve özgürlük vasatını tesis edene kadar mücadelemize devam edeceğiz. Zalimler şunu unutmasınlar ve boşuna umutlanmasınlar ki, bu konuda bıkmamız, yılgınlığa düşmemiz ve vazgeçmemiz asla mümkün değildir, çünkü bu konuda zalimlere-tagutlara karşı vereceğimiz tevhid, adalet ve özgürlük mücadelesi, imani, ibadi, İslami ve insani sorumluğumuzdur.

Halkımızdan zorunlu olarak alınan vergilerle maaşları ödenerek, bize hukuk ve adalet hizmeti sunmak üzere görevlendirilmiş kimi kadrolar, ideolojik dogmatizmin yol açtığı hastalık ve ideolojik bağnazlık sebebiyle esas görevlerini bırakıp halka tahakküm etmek, kendi seküler ideolojik tercihlerini halka dayatıp halkı dönüştürmek, ezmek ve sömürmek amaçlı oligarşik bir diktatörlüğe sapmışlardır.

Şimdi halkımız vergilerinin hesabını sormak ve zulme itiraz etmek için geçmişe göre daha fazla meydanlara çıkmaktadır. Halkımız haklı olmanın kazandırdığı büyük güçle, çok daha büyük kitleler halinde meydanlara çıkmalı, despotlaşan kurumların önünde toplanıp daha yüksek sesle hesap sormayı sürdürmelidir. Kendisine güvenlik, hukuk ve adalet hizmeti sunmakla görevli olanların, bugün tam tersi bir konuma saparak, bizzat kendilerinin halkın güvenliğini ve hukukunu tehdit eder hale nasıl geldiklerinin, adaleti nasıl katlettiklerinin hesabını sormalı ve bu zalim kadroları, öncelikle vicdan mahkemesinde yargılayıp mahkum etmelidir.

İşte bugün Halkın Vicdan Mahkemesinin temsilcileri olarak buraya toplanan sizlere soruyoruz: halkın İslami kimliği ve değerlerine karşı "topyekûn" savaş çığlıklarıyla yıllardır savaşan oligarşik diktatörlüğün yargıdaki uzantısı konumundaki ideolojik yargıçların, bunca keyfi, siyasi ve ideolojik karaların altına imza atması sonucunda, haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizliklerin ve bu sebeple de halka zulmün odağı haline getirilmiş bulunan DANIŞTAY hakkındaki kararınız nedir?

Evet, hepiniz, hukuksuzluğun, halka zulmün odağı olmaktan kapatılsın diyorsunuz. Halkın Vicdan Mahkemesi'nin temsilcileri olarak verdiğiniz bu adil kararın infazını şimdi hep birlikte gerçekleştirip, KEYFİ VE İDEOLOJİK KARARLARIN, HAKSIZLIĞIN, HUKUKSUZLUĞUN, ADALETSİZLİĞİN VE HALKA ZULMÜN ODAĞI HALİNE GELMESİ sebebiyle ve halka daha fazla zarar vermesini engellemek için Danıştay'ın halkın vicdanında kapatıldığını, Halkın Vicdan Mahkemesi'nin gerekçeli kararının da iliştirildiği bu kilidi Danıştay parmaklıklarına zincirleyerek sembolik olarak ifade etmiş oluyoruz.

Hukuksuzluk ve zulüm odağı haline geldikleri için Halkın vicdanında kapatılanlar, utançla başlarını yere eğip hallerini ve hukuksuzluklarını sorgulayarak kendilerini hiç değilse insani, fıtri erdemler istikametinde ve bağlı olduklarını iddia ettikleri Batı hukuku çerçevesinde düzeltme çabası göstermelidirler."

Bu içerik 5180 defa görüntülendi.
 
 
Yorumlar
Yorum Ekleyin
Adınız Soyadınız
e-Posta Adresiniz
Başlık
Yorum
Kalan karakter sayısı : 6000
Güvenlik Kodu
 
 
Copyright © 2013 İLKAV - İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı
Strazburg Caddesi No:18/4 SIHHIYE/ANKARA
Telefon :  +90 (312) 229 79 76 e-posta:  iletisim@ilkav.org
İLKAV Teknik Komisyon